Kırk liralık arzuhal

A -
A +

"20 liralık arzuhal iyi olmazdı. Biraz keseye el atmak ve 40 liralığa razı olmak gerekirdi."

Mahkeme önlerinde, emniyet önlerinde bir tabure bir de sehpa üzerindeki eski daktilolarıyla köyden kasabadan gelen okur yazar olsa bile dilekçe yazamayan insanlara yardım eden arzuhalciler vardı.
Bunlar genelde mahkemelerden emekli mübaşir veya katiplerden oluşurdu. Karşıdan gelen müşteriyi de gözüne iyi kestirirlerdi. Kimin gariban kimin mütereddit kimin mıymıntı kimin anasının gözü olduğunu yürüyüşlerinden anlarlardı.
Rivayet edilir dişine göre birini buldum mu da sorarmış kimileri:
"Arzuhal mi yazayım, dilekçe mi yazayım, istida mı yazayım?"
Aslında üçü de aynı... Ama bizimki anlamış ya karşıdakinin saf halini... Nitekim adam sorarmış:
-Hangisi ne kadar?
Uyanık arzuhalci bilgiç ve itimat veren bir üslupla cevap verirdi:
"Arzuhal 20 lira dilekçe 40, istida 60 lira"
Adam şöyle kafasını kaşıyıp biraz da anlamaya çalışarak ortasını söylerdi. Çünkü davayı kazanması için 20 liralık basit bir arzuhal olmamalıydı. Biraz keseye el atmak ve 40 liralık dilekçeye razı olmak gerekirdi.
-Kırk liralıktan olsun...
Arzuhalci de aslında cevabın % 90 böyle geleceğini bilirdi...
"Tamam, sana dilekçe yazayım öyleyse" dedikten sonra elini uzatırdı. Çünkü para peşin alınırdı. Gariban müşteri parasını verdikten sonra arzuhalciye derdini anlatır derdini mahkemeye sunması için arzuhalciden bir yardım ümit ederdi... Sonra da arzuhalcinin bu anlatılanlardan yola çıkarak yazacağını merak ederek boynunu büküp beklemeye başlardı.
Arzuhalci... Oradan bir beyaz kağıt çekip çıkartırdı... Daktilonun merdanesine emin hareketlerle yerleştirirdi... Sağ eliyle daktilo merdanenin şaryosunu tutarken müşterinin gözlerinin içine bakar ve onunla göz göze gelirdi.... Bir an gözüyle müşterisini süzer... Onda güvenin zirvesini oluşturmak için beylik cümleyi savururdu:
"Astırayım mı şerefsizi!"
Yani, eğer istiyorsan öyle bir dilekçe yazarım ki, karşındaki davalıyı mahkeme asar" demeye getirirdi.
Eskiden minibüslerde ve otobüslerde arabeskin baş türkülerinden olan ve gençliğin hayranı olduğu "Mahkemeye versem seni asarlar" gibi yani...
Ve müşteri... Arzuhalcisine o an öyle güvenirdi ki, tam adamına geldiğini düşünürdü... Yirmi liralık ve aynı kalıplaşmış cümlelerden oluşan bir iki parağraflık ifadeye kırk lira vererek ve kendine özel bir dilekçe yazdırdığını zannederek mahkemenin yolunu tutardı...
M. Kösger- İstanbul 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.