Yüreğimiz ağzımıza gelmişti... O gece sabaha kadar gözümüze uyku girmedi. Beyim sabahı zor etmişti: -Kesinlikle odur bu, diyorduk. Bu adam kızımızın babasıdır... -Ama bizden nasıl haberdar olmuş ki? -Gidip kendisiyle konuşacağım... Hanım, sen de ne yap et, bu konuyu artık kızımıza anlat... "-Ben nasıl anlatırım?" diyordum. Düşünsenize... Altı yaşına gelmiş ve sizi anne-baba bilen bir yavrunuza, "Kızım aslında senin gerçek annen baban biz değiliz" demek kolay mı? Hiç görmediği ailesini ona nasıl anlatacaksınız? Anlatmanız doğru olanıymış... Tamam, ama gel de yüreğime anlat. Sabahleyin kızım huzursuzluğu anlamış ve "anne korkuyorum" demişti... Kendisine öpücükler kondurarak "korkma yavrum, bir şey olmayacak" dedim, "Bak baban seninle gelecek okula... O adamla görüşecek, konuşacak..." Sabahleyin kızımla babası gittiler okula... Allah'ım ben de gitse miydim onlarla? Ne oldu? Hayırlısıyla bir gelselerdi... Saatler geçmek bilmese de geldiler... Beyim telaş içindeydi: -Ne oldu bey, der demez, kızım anlamıştı. Cevap verdi: "Yok anne, bugün gelmedi." Ama beyimin gözü hiç de öyle söylemiyordu... Anladım ki bu konuyu kızım odasına çekildikten sonra konuşacağız. Kızım ders için odasına çekilince kısık sesle konuşmaya başladık. Meğer beyim sabahtan öğleye, okul çıkışına kadar adamı beklemiş. Nihayet adam gelmiş. O da kızını bekliyor... Tabii o beyimi tanımıyor... Ama beyim onu tahmin ediyor. Yanına gidip soruyor: -Kardeşim, iki günden beridir benim kızımı okul çıkışında bekleyen sen misin? Kimsin sen? Adam şaşırmış ama niyeti kötü değil. Ben hem şaşırmış hem meraklanmıştım: -Sorsaydın, nereden çıkmış karşımıza, ne istiyormuş bizden? Onca sene neredeymiş peki? Eşim cevap vermede zorlanıyordu... Ama benden bir şey saklamadı hiç: -Hapisteymiş? -Ne? Hapiste miymiş? -Hem de karısını öldürmüş. -Aman Allah'ım benim kızımın babası bir katil ha? Olamaz... Ben hıçkırıklarımı bastırmaya çalışırken, eşim anlatmaya devam etti: -Çok pişmanmış. Zaten iyi hal sebebiyle erkenden çıkmış. Niçin o cinayeti işlediğini o anlatmadı. Ben de sormadım. Sadece kendisine kızının rahatını, geleceğini, hayallerini anlattım. Bizi rahat bırakmasını anlattım. "Haklısınız" dedi. "Hayatınızdan çıkacağım. Ne isterseniz yapacağım. Ama ne olur bir kere sarılmama, doya doya öpüp koklamama izin verin, bir daha beni görmeyeceksiniz" dedi... Bunları söylerken ağlıyordu... Kabul ettim. Yarın okul karşısındaki parkta buluşacağız. O gün çok korksam da, adamcağız samimiymiş. Bir parkta buluştuk. Kızını gözyaşları içinde doya doya öpüp kokladı. Film gibiydi... Onu yolcu ederken hepimiz ağladık... Zaten kızım da kendisini bizim kadar öpüp koklayan bu adamın kim olduğunu merak etmişti... Böylece ona doğumdan sonra başlayan hayatını anlatmanın zamanı gelmişti... Öğretmeninden de destek aldık. Kızımıza olan biteni hiç yalan söylemeden hiç abartmadan anlattık. Bu süreç kelimelerle anlatılamayacak kadar zor ve uzun geçti... Günlerce yemeden içmeden kesildi kızım... Ancak sonra o da anladı. "İyi ki beni sıcak aile ortamına almışsınız anne" demeye başladı. O tarihten sonra daha bir bağlandık yeniden birbirimize... Gerçekten ona iyi bir eğitim aldırdık. Dinini diyanetini öğrettik. Bize hayat arkadaşı oldu. Şimdi ben yaşlı bir kanser hastasıyım... Eşim vefat edeli beş yıl oluyor. Hayatta bir o kızım var. Yavrum her işime koşturuyor. Allah'ım kızım olmasaydı ben bu yaşta, bu halde ne yapardım? Rumuz: "Annem"-Eskişehir Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00