"O nasıl söz baba! Ben kocamı seviyorum. Benim kocam askerden gazi olarak döndü. Başımıza gelenler de Allah'ın takdiridir..."
Dedem askerlik dönemindeki hatıralarını anlatmaya devam ediyordu:
"Altı ay hastanede kaldım. Koltuk değnekleri ile kasabaya döndüm. Babam bile iyileşeceğime inanmamış, anneannenizi bir gün yanına çağırmış:
-Kızım bu adamdan sana hayır olmaz, bu benim oğlum. Ben buna bakmak zorundayım. Ama sen gençsin, güzelsin. Çocuğunuz da yok. Bunu beklemek zorunda değilsin. Gidersen sana darılmam.
Anneanneniz de:
- O nasıl söz baba. Ben kocamı seviyorum. Benim kocam askerden gazi olarak döndü. Başımıza gelenler de Allah'ın takdiridir, demiş.
Babam çok sevinmiş, zaten gelininden beklediği de bu sözlermiş.
Allah nasip etti, iyileştim. Atla, eşekle esnaflık yapmaya başladım. Allah çocuk da verdi. Dayıların ve annen doğdular. İşleri düzelttim. Bursa'nın ve Balıkesir'in köylerinde basma, pazen, divitin, kaput satıyordum. Bazen malı Bursa'dan bazen de Balıkesir'den alıyordum. Bir gün Balıkesir'de işlerimi takip ederken bir kahvede çay içiyordum. Notlarıma bakarken o adres gözüme çarptı. Olayı hatırladım. Çay ocağı sahibine durumu anlatınca meğer orada o köyden hem de aradığım adamın kardeşi oradaymış.
Ben delikanlıya da kendime de kahve söyledim. Delikanlıya ağabeyi olan, beni dövdüren o çavuşu sordum. Delikanlı anlattı:
"Ağabeyim Tokat'ta askerlik yaparken Bursalı bir askeri para alabilmek için çok dövdürtmüş. O asker de daha sonra orada onbaşı olmuş. Ağabeyimden intikam almak istemiş. Durumu haber alan ağabeyim Bursalı askerin mutlaka kendini bir gün bulup intikamını alacağına inanıyordu. Bu korkuyla köyde barınamadı. Bayramlarda bile köye gelemezdi. Başka bir ilçede bir çiftlikte çobanlık yapıyordu. Kendisine kucak açan insanlara bile zarar vermeye kalktı. Çiftlik sahibinin ailesine musallat olmuş. Bir Cuma günü erkekler cumaya gidince o kadına sarkıntılık yapmak istemiş. Kadın, ağabeyimin hareketlerinden şüphelendiği için yanında tabanca taşıyormuş. Çekmiş ağabeyimi vurmuş. Senin anlayacağın dünya bir mikroptan kurtulmuş oldu.
-İyi ki ölmüş. Hiç olmazsa benim elim kana bulanmadı!
Ben böyle söyleyince delikanlının elinden kahve fincanı düşüverdi:
Abi o sen miydi?
-Korkma kardeşim. Sana benden zarar gelmez, dedim.
Oradan kalktım. Balıkesir'den alacaklarımı aldım ve işime gücüme döndüm... E, ne demişler "etme bulma dünyası" diye.
Ramazan Günhan-Bursa