Bu hatıramı paylaşmak bile gücüme gidiyor. Çünkü ablamı yazacağım... Hani derler ya "Kol kırılır yen içinde kalır"...
Ama ablamın ibretlik hayatında kırılan kol yen içinde kalmadı. Peki ben bunu niye anlatıyorum? En yakınlarına bile kibirlenenler, büyüklenenler var.
Ablam da öyleydi... Aramızdan çıkmış ama zenginleştikte bizi küçümser olmuştu. Hiç unutmam bir bayram ziyareti söylediği sözü:
"Benim yerimde benim konumumda bir insan sizinle görüşüyor, bunun ne demek olduğunu biliyor musunuz?"
Öyle kalbim kırılmıştı ki anlatamam... Zaten 2-3 yılda bir gelirdi Almanya'dan... Bazen geldiğinden haberimiz bile olmazdı.
Yedi kat el ile kandillerde bayramlarda görüşürdük. Ablam ile yedi kat el gibiydik... Çünkü o artık zengindi. Evlenip Almanya'ya gelin gittikten sonra zengin olmuştu. Çalışıyorlardı karı koca...
Çocukları kreşte büyüyor onlar ise bir daireye birini daha katıyordu. İstanbul'da ikinci dairesini de almıştı. O sene üçüncü dairesini almak için gelmiş deniliyordu.
O gelişte inşaat halindeki binada daire bakarken ayağı takılıp yuvarlandığında, tesadüfen çıktığı hayat merdivenlerinden de yuvarlandığını bilmiyordu ablam.
Kolunu kırmıştı... Şükür ölmemişti... Nasıl olsa sosyal güvence sahibiydi... Anında sigorta firmasının haberi olmuş ve ambulansla alıp en yakın anlaşmalı hastaneye götürmüşlerdi...
Her şey bununla bitse iyi... Olacak ya... Binde bir hastaya denk gelen yanlış kol kaynama ablamın koluna denk gelmişti.
Kolunun yanlış kanadığını Almanya'daki muayenede fark ediyorlar... Doktorların bu tespiti üzerine Türkiye'deki hastanelere de hekimlere de veryansın etmiş... Ona göre geri kalmış bir ülkenin iş bilmez hekimleri buradakiler... Almanya'da ne yapılıyor peki?
Ne olacak? Yanlış kaynadığı teşhisi üzerine kol tekrar kırılıp yeniden tutturulmak isteniyor.
Yaşanacak ya... İkinci kez yanlış kaynama ve üçüncü bir deneme derken keskin sirke küpüne zarar misali her seansta etrafını beceriksizlikle suçlayan ablamın kolu çolak kaldı.
Kolunu kullanma güçlüğü oluştu. İş kaybı yaşayınca çalıştığı kurum akdini feshetmiş.
İki çocuğu vardı... İkisine de annelik yapamamıştı. Çocuklar kreşte büyümüştü... Üzülmeyi bırakın başlarını kaldırıp ilgilenmemişler bile...
Birkaç ay süren gerilim fırtınası, sonunda patlak veriyor ve eniştem ablamı terk ediyor... Çünkü adam ona değil gelirine değer veriyor. Ablam da bize o gözle bakmıyor muydu?
Evde çocuklarıyla ne yapacağını bilemeyen ablam son aldığı daireyi de satılığa çıkartmış... Sonrası ne olur, gelecekte ne yaşarlar onu da bilmiyoruz. Çünkü kolu kırılsa da henüz ablamın ayakları yere basmadı...
Rumuz: "Kardeş"-İstanbul
Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00