Adam bizim Ayhan'ın suratına bön bön bakıyor: -Ne arsası, ne tarlası, der gibi... Ayhan şaşkın: -Abi nasıl olur? Filan gün falanların ofisinde buluştuk ya. Sana şu kadar miktar para getirdim ya. Hatırlamıyorum deme sakın... Bizimkinin ciddiyetini fark edince, çevir kazı yapıyor: -Unutmadım. Unutmadım da... -Şey artık şu tapuyu alsak diyorum. Koskoca iki yıl geçti.. Adam pişkin: -Kusura bakma be Ayhan... Biliyorsun geçtiğimiz sene baharda bizim kızın düğünü olmuştu ya. Ben o arsayı bizim kıza düğün hediyesi olarak verdim. -Nasıl yani? -Tapuyu onun üzerine geçirdim... Ayhan şok oluyor. Şaka yaptığını zannediyor. Kekeliyor: -Peki benim para ne olacak abi? -Onu bir ara düşünürüz be gözüm. Şu an önemli bir toplantıdayım da... Hallederiz merak etme... Bizimkini kibarca kovuyor. Ayhan eve geldi ki süt dökmüş kedi gibi. Dedim ki: -Sözüme geldin değil mi? Eğer bu adam dürüst olsaydı zaten sen istemeden tapunu verirdi... -Ya mecbur kalmış, kızına düğün hediyesi vermiş. Dedim ki: -Ah benim saf kocacığım... Adam seni tapunu vereceğim diye iki sene oyaladı. şimdi de kapısından kibarca kovmuş. Yakasına yapışamadın mı? "Arkadaş ne demek bu! Sen benim paramı benimle mi kazandın? Ya çıkart ver paramı ya da getir tapuyu!" diyemedin mi? Sustu... Başını öne eğdi... Kandırılmışlığın, dolandırılmışlığın acısı yayılmıştı yüzüne: -Giden paraya değil, beni aptal yerine koymasına yanıyorum, diyordu. Günden güne, hem kendi pişmanlıkları, hem benim elimde olmadan yaptığım baskıdan bunalmış olan kocam, baktım bir akşam eve tabanca getirmiş. "Eyvah!" dedim. "Ayhan vurmayı düşünmüyorsun inşallah!" Başını iki yana salladı. "Bu kandırılmışlıkla yaşamak istemiyorum." dedi. Onu ikna etmek yine bana düşmüştü: Dedim ki: "Asıl o zaman perişan oluruz... Şimdi paramız gitti. O zaman sen hapse gideceksin ve geleceğimiz mahvolacak. Değmez... Hiç olmazsa bundan sonra yapacağın işte eş dost hatırı değil, devletin kanun ve yasalarını destek alırsın. Sen o silahı kimden aldınsa götür ver. Bizim silahla milahla işimiz olmaz. Bir daha da bu evde arsa meselesi konuşulmasın. Ben sana söz veriyorum adını bile anmayacağım." Böyle söyleyerek zar zor teselli ettim. Ama o para gitti. Şimdi aradan kaç sene geçti... O utanmaz adam hâlâ hayatta ve "adamım" diye etrafına caka satarak geziyor. "Allah'tan korkmaz, kuldan utanmaz" sözünü boşuna söylememişler ya... C.H.- İzmir > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00