Ambulanstan indirilen yaralı sedyeleri yanımızdan geçiyordu. İkisi ağır yaralıydı... Keyfim hepten kaçtı. Hayatın bir anlıktı işte. Korkunç bir tablo... Ne için? Kimin için? Yeniden anam geldi hatırıma... Acaba yoğun bakımda ne haldeydi? Kaç saattir, birazdan alırlar diye bir ümit beklerken gene dayanamadım: -Artık almayacak mısınız? Kaç zamandır bekliyorum. Sadece 5 dakikalığına. Annemi bir görüp çıkacağım. O kadar... -Olmaz, alamayız... -Ama isteyen geçiyor. Görüyorum ben? -Onlar başka... -Rica ediyorum bakın... -Olmaz dedik ya kardeşim. Laftan anlamaz mısın sen? -Anladım da içerideki hasta benim anam. Sen de beni anla... Bir iki adım gittim ve geri döndüm. Güvenlik amiri ile göz göze geldik. Aldığım karşılık: -Git işine! Zorda bırakma beni... Sabah görürsün anneni. Ben 20 yıldır görmüyorum. Sinirlerim tepeme çıkmıştı... -Annemi ne zaman göreceğime sen mi karar vereceksin? Bir anda hamle yaptım içeri: -Siz mi durduracaksın beni? Topunuz gelse ne yazar!.. Artık celallenmiştim. Derdi neydi benimle anlayamamıştım. Kendimi kaybetmiştim. Öfkem artmış, gözüm dönmüştü... Bağırıyordum: "Talimat malimat vız gelir... Kimse annemi görmeme mani olamaz!" Karışmıştı "Acil"in önü. Etrafım güvenlik görevlisi doldu. Tam omuz darbeleriyle içeriye dalacakken "zınk" diye durakaldım. Sanki az önceki gelen ambulansların durması gibi... Ben ambulans gibi yaralı taşımıyordum ama aklı örten bir öfke selinin içimden akıp geçtiğini fark ediyordum. Durdum! Ya da durduruldum... Acaba bunun sebebi neydi? Aslında okuduğum kitapların bereketiydi. Bugün bunu daha iyi anlıyorum. Bir İslam Ahlakı mesela... Dinlediğim sohbetlerde aldığım öğütler... İşte o gün, o güzel hasletler şimşek gibi çaktı beynimde... Öfkelenmemeliydim... Sabredenlerden olabilmeliydim... Daha o akşam, bir öfkenin ardından sabretmeye karar vermekle nelere kavuşulduğunu yaşadım... Parayla satın alınmıyordu ki güzel ahlak... Sende olmasa ve olanı taklit etsen bile kazançlı çıkıyordun... İşte o gün bu duygu ve mahcup bir edayla geri çekildim. "Özür dilerim, sinirlendim birden" işareti yaparak oradan uzaklaştım. Güvenlik görevlileri beni durdurmanın gururunu yaşıyordu. Hele o güvenlik amiri yok mu? "Nasıl da korktun" der gibi alaycı bir edayla bakıyordu. İçimden "varsın öyle düşünsün" dedim. Zira benim derdim annemdi. İyi de şimdi ne yapacaktım? Haddimi bildim ama hakkımı nasıl bulacaktım? Annemi görmeden gitmek içimde bir vicdan muhasebesine dönmüştü artık. İçime sinmeyecekti bu ayrılık. Devamı yarın... ---------- Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00