“Cevâzât (pasaport) Genel Müdürü-Yabancılar İdaresi Başkanı, Ömer Kueyter diye bir isim vardı...”
Libya… Tam dört asır Osmanlı vilayeti olmuş… Birinci Dünya Savaşı öncesi de en son kaybettiğimiz Osmanlı toprağı… Osmanlı gittikten sonra işgalci İtalyan güçlerine karşı "Çöl Aslanı" lakabıyla anılan Ömer Muhtar'ın şanlı direnişi yine Libya’da gerçekleşmiş…
Ve Libya’da 1975 yılında giden orada STFA’dan sonra yurt dışı müteahhitliğinde iki numara olarak Türkiye’yi temsil eden rahmetli iş adamı İbrahim Cevahir’in bir anısı var… Libya’nın Türkiye’ye ve Türk insanına olan samimiyeti ve kardeşliğiyle ilgili…
“Çalıştığımız müddetçe bütün çalışma hayatımızın içinde sosyal münasebetlerim hep ileri derecedeydi. Çünkü ben insanlarla görüşmeyi, ziyaret etmeyi, tanışmayı; dostluk kurmayı başarabilen bir yapıdaydım.
Mesela ilk 6 ay benim işçilerimin ikametgâhları çıkmamıştı. Bu sebeple işçilerim para alamıyorlardı… Çocuklar perişan olmuşlardı. Âdeta cinnet getiriyordum. Sayıları tam 580 kişiye ulaştıkları hâlde bir tanesine bile ikamet alamıyoruz.
Şehirde Cevâzât Genel Müdürü yani Yabancılar İdaresi Başkanı, Ömer Kueyter diye bir adam vardı. Ona gittim. Aşağıdaki görevli polise oraya geliş sebebimi söyledim. Beni yukarıya sekreterine bağladılar. Sekreter durumu iletti:
“Bir Türk firmasının sahibi sizinle görüşmek istiyor. Sizinle alakalı çözülmesini arzuladığı çok önemli bir sıkıntısı varmış. İzin verirseniz sizi iki dakikalığına ziyaret etmek istiyor.”
Bu adam bir Türk dostuymuş. Hiç bekletmeden çağırdı yukarıya. Aldı beni içeri.
Ayakta tutmadı, oturttu. Kendisine dedim ki:
-Efendim, bakın elimdeki bu listede bu kadar adam var ve hiçbir tanesinin ikametgâhı henüz çıkmadı. Paralarını alamadılar. Hepsi perişan durumdalar.
O bana dedi ki:
-Ne içersiniz?
-Sizi meşgul etmeyelim.
-Yok meşgul etmiyorsunuz…
Listeyi verdim; aldı, şöyle bir baktı ve emrinde bekleyen görevliye uzatırken talimat verdi:
“Sürarî… Lazım sürarî! (Bunları süratle hâlledin)”
Ben ikram ettiği çayı içip müsaade isteyip kalkacaktım. Müsaade etmedi:
-Hayır oturun, gitmeyin…
Şaşırmadım desem yalan olur… Göz göze geldiğimizde şöyle devam etti:
“Her şeyi tamamlanmış olarak alıp öyle gideceksiniz…”
Bizimle bu derece alakadar olmasına nasıl sevindim… Hakikaten orada, o isimlerin hepsinin ikametgâh izinlerini tek tek onaylayıp evraklarını teslim edene kadar bizimle uğraştı. DEVAMI YARIN