Mahalle bakısı mı dediniz?..

A -
A +

31 Ağustos 1975 yılıydı. Tekirdağ'ın Malkara ilçesinde memuriyet hayatına yeni başlamıştım. Memuriyete alışmak tuhaf bir duyguydu. 6. ayda daireden ayrılan ve yeni gelenler için Tapu Teknisyenliği ve komşu daire Ziraat Müdürlüğü personeli ortaklaşa bir gece tertip edecektik. Cumartesi günü Malkara'nın bir köşesinde buluştuk. Arabalara bindik. Organize işini yapan Salih Bey, son kontrol anında demez mi: -Aman rakıları unutmayın. -Rakı mı? dedim kendi kendime. İşte o an bir tuhaf oldum. Öğrencilik yıllarımızda da kutlama yapardık. Ama meşrubat içiyorduk. Şimdi rakı mı içecektik? Bir an çocukluk yıllarıma dalıp gittim. Osmanlı hocası olan dedemin fetvaları geldi gözlerimin önüne... Rakı haramdı. İçemezdim. Kesinlikle... Oysa şimdi biz... Tabii ya... 657'ye bağlı koskoca devlet memuru idik. Meşrubat içme çağımız çoktan geçmişti (!) Çok acele karar vermem lazımdı. Ya orayı çaktırmadan terk edecektim, ya da kalıp içmemek için direnecektim. Tam minibüsten inerken aslen Ağrı ili Doğubeyazıt ilçesinden olan Nurettin Abi kendine has şivesiyle: -La gardaş, içkiye tövbe etmişem. Yok mu bana bi yoldaş, dedi. Aniden durdum. Aman Nurettin Abi ben hiç içki içmedim. Sana hem yoldaş olurum hem de yoldaştan öte ne varsa. Rahat bir nefes almıştım. Çok yakınlarda olan bir restorana vardık. Başta sorun çıkmayacak gibi gözüküyordu. Herkes medeni ölçüler içinde davranıyordu: "Tabii canım içen içer, içmeyen içmez, kimse kimseyi zorlayamaz..." Ama o medeni insanlar "çakır keyf" oldukça bana yüklenmeye başlamışlardı: -Neden içmiyon? Hangi çağda yaşıyoruz? Ben içmeyeceğimi, makul ölçüler içinde anlatmaya çalışıyordum. O ara biri bizim müdür beye laf attı: -Müdür Bey senin memurlarından biri içmiyor, hangi devirde yaşıyoruz? Bizim müdür anında gaza gelmişti. -Kimmiş o? -Baki Bey, dedi bütün personel. Gözlerime inanamıyordum. Koskoca bir müdür, bana zorla içki içirmek için masasından kalkmış yanıma gelmişti. -Ben nelerini gördüm. Seninki çocuk oyuncağı, diyor ve elleriyle hazırladığı bardağı önüme sürüyordu: -Hadi evladım iç! Ey her gün mahalle baskısından bahsedenler! Siz mahalle baskısı görmemişsiniz. 50 yılı aşkın bir zamandır sizler ne mahalle baskıları yaptınız. En ufak bir terslikte utanmadan mahalle baskısı var diye ortalığı ayağa kaldıranlar! Peki bana bu yapılan ne? Sizinki can da bizimki ne? Sadece siz insansınız, biz değil öyle mi? Bu arada tüm personel en az 60 kişi bir ağızdan tempo tutuyordu: -İç, iç, iç... Âdeta yalvarıyordum. "Müdür Bey, içemeyeceğim beni mazur görün!.." Müdür Bey sertleşiyordu: -Ne demek içemeyeceğim. Benim memurum olacaksın da içmeyeceksin ha! Olacak şey değil. Bu arada tempo daha da vahşice artarak devam ediyor, beynim zonk zonk zonkluyordu. Dedim ki içimden: -Ya Rabbi şu an senden başka yardımcım yok. Sen yardım et. Güç ver. Kulaklarım uğulduyor, gözlerim kararıyordu. "Haydi iç, iç!" tezahüratları arasında o rakı bardağını elime alıp ağzıma yaklaştırmamla öyle bir tiksinti ve öyle bir hırs geldi ki... O tiksintiyle bardağı olanca hızıyla müdür beyin önündeki masaya vurdum: -İçmiyorum işte! Hangi anasından doğmuş erkek içirecekse içirsin! İçmiyorum! Bardak tuz buz, müdür beyin üstü başı rakı olmuştu. Şükürler olsun yüce Mevla'm, sana binlerce şükürler olsun. Ortalık müthiş bir sessizliğe büründü. Herkes şoktaydı. Bizim kibirli müdür sadece tıslayabildi. -Çocuklar gerçekten içmiyormuş, üzerine gitmeyin! Baki Çakırca-Eskişehir Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.