Annemi, Ümraniye'de oturan hastane arkadaşına iftara götürürken, bindiğimiz otobüste yolcu indi bindisi sırasında, kapı ağzında indiğimde ben bir daha binememiş, önde oturan annem ise durumdan habersiz meçhule doğru gitmeye başlamıştı... Ardından aynı duraktan geçer dedikleri bir başka otobüse atlamıştım. Epey gittikten sonra gelecek durağın Namazgah olduğunu söylediler. İyice emin olmak istedim. Şoföre derdimi anlattım. Dedi ki: -Annen 522 numaralı halk otobüsünde miydi? -Evet. -Bak gördün mü? Bu 129 T. Bunun Namazgah'ı ayrı. Şoför kapıyı açıp tarif etti. Hoş, sanki durağa gelsem annemi bulabilecek miydim? Ama içimde bir ümit şu şekilde hayal kuruyordu: "İnşallah annem benim olmadığımı tez fark eder. Şoföre ya da biletçiye söyler. Onlar da "Burası Namazgah, in ve oğlunu bekle!" derler. Ben böyle hayal kuruyordum ama annem şimdi ne haldeydi? Kafayı yiyecektim. Oruçlu halde kan ter içinde bir Namazgah'tan ötekine seğirtiyordum. Ezan okundu okunacak. Ortada ne annem var, ne de anneme benzer bir kadın. -Burada başında atkı, sırtında manto bir teyze gördünüz mü? -Ya kardeşim böyle insan sorulur mu? -Bana bir akıl verin, çıldıracağım. -En son durakta inmiştir. Orayı ara! -Belediyenin iftar çadırına götürmüşlerdir. -Sen en iyisi polise git! Derken bu arada bir başka 522 otobüsü durağa yanaştı. Hemen atladım. Durumu anlattım. Son durağa kadar götürmelerini söyledim. Biletçi: "Abi son durağa gidersen geri dönmen uzun sürer. Daha son durağa çok var" dedi. -Ne yapayım? -Dur ben sorayım telefonla. Bekleyen varsa gidersin. Durağı aradılar. Öyle bir yolcu olmadığını söylediler. Acaba annem iftar çadırına gidebilir miydi? Hayatta mümkün değil. O ne böyle çadır bilir, ne de gidebilir. Ya birisi alıp götürmüşse... Tamam da bakalım annem bu durakta inmiş miydi? Son çare hanımı arayayım dedim. Hiç olmazsa kardeşime de haber verirlerdi. Hepimiz dört koldan arardık. Evi arayacakken, evden beni aradılar. -Yahu nerdesin sen?! Çaldırıyoruz çaldırıyoruz açmıyorsun! Yüreğimizi ağzımıza getirdin. -Siz benim başıma neler geldi biliyor musunuz? -Biliyoruz biliyoruz... Kaybolmuşsun. -Nee? Ben mi? -Evet... Annen seni kaybetmiş. -Ya bir dakka, annem bulundu mu? Hanım bendeki şaşkınlığı anlamıştı: -Neyse anlaşılan senin kafan karışmış. Şimdi beni dinle. Ne olduğunu bilmiyorum ama annen seni yolda kaybetmiş. Şimdi iftara davet edildiği evde imiş. "Meraklanmasın, eve gelsin" diye beni haberdar ettiler. -Annemle konuştunuz mu? -Konuşmasam nereden bileceğim canım? Ama sana haber vermek için kaç defa aradım. Cevap veren yok... -Kusura bakma, telaştan telefonun titreşimini bile fark etmemişim. Aman neyse... Annem bulundu ya... Gerisi önemli değil... İşe bak sen... Ben annemi kaybettim derken, annem de beni kaybettiğini söylemiş. Görüyor musun ihtiyarı? Rahatlamış olarak, Kudret Teyze'nin evini, dünkü aldığım tarif üzerine buldum. İçeri girdim ki, oooh! Mis gibi iftar yapmışlar, üstüne çay içiyorlar... Meğer annem, iki durak sonra benim farkıma varınca, biletçiye durumu anlatmış. Onlar da yardımcı olmuş ve Namazgah'ta indirmişler. Annem Kudret Hanımın evi diye sora sora bir sokak ötedeki evi bulmuş. Ya o civarda komşuluk henüz ölmemiş. Ya da annemin şansına tanıyan birileri denk gelmiş. Sonra ne olmuş? Annem, Kudret Teyzelere geldiğinde durumu anlatmış. Bir müddet sonra çözümü bulmuşlar. Hem de çok basit. Bizim evi arayıp, benim kaybolduğumu, ararsa Kudret Teyzelerde olduğunu bizim hanıma haber vermişler. Net değil mi? Ama ben telaştan çalan telefonumu bile fark edemeyince Bulgurlu semtinde dört dönmüşüm. Eve dönüşte mi?... O kolay oldu canım... Kudret Teyze, damadına haber verdi. Bizi taksisiyle eve kadar getirdiler. Ne yalan söyleyeyim, hastanede tanışmışlar ama hakiki arkadaşlarmış... Necdet Yaşar-Okmeydanı/İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00