Neyse geçmiş gün, kurayı çektik. Gene ortadaki 2 gün o ikisine kaldı. Ama başta olmuştu bir huzursuzluk. Aralar açılmış, kalpler kırılmıştı bir kez. Mezuniyette helalleştik ama insanın içinde bir ukde kalıyor. Meslek ki kutsal sayılan... İnsana yardım için uykudan aileden eşten çocuktan fedakârlık yapılan bir meslek... Bu meslekte böyle bencillikler hep olur mu acaba?.. Derken gün geldi uzmanlık sınavına da girdik. Ver elini Ankara. Duyduk ki nöbette problem çıkartan o arkadaş da Ankara'da bir hastaneyi kazanmış. Asistanlık koşuşturmasında arada eski arkadaşlarla telefonlaşıyoruz. Bir gün gene telefonda konuşurken bir arkadaş dedi ki: -Ya bizim M... vardı ya. -Hatırladım. -Babası gıda üzerine ihale falan alıyordu toptan? -Tamam iyi hatırlıyorum. Babası memurdu. Emekli olunca bu işe girmiş kısa sürede maddiyatı hayli düzelmişti. Hatta arkadaşımızın karakterinin bile, olumsuz anlamda değiştiğini, sadece kendini umursar bir ruh haline geldiğini söyleyenler vardı. Yeni ev almışlardı. Arkadaşın altında son model araba vs. olmuştu. Ama biz o nöbet kırgınlığı da olsa, kendisine hiçbir zaman suizanla bakmamıştık. Hasetlik olur diye düşünmüştük. O babasını ne çok severdi. Onu kendine örnek almıştı. Çok hırslıydı. Hep babasından destek alırdı. Babası da "benim kızım en iyi yere gelecek" diye kızını motive ederdi. -Eee? -Babası kurşunlanmış geçenlerde. -Nasıl yani? -Vurulmuş işte. Çok çabalamışlar ama kurtaramamışlar. Aynı gün vefat etmiş. -Hi... Allah rahmet eylesin. -Ama olay ne biliyor musun? -Galiba ihale işleriyle ilgilidir. -Öyle de... Daha başka üzücü bir şey var. -Neymiş? -Cenazeye gitmek istemiş. Bölüm hocaları mı, arkadaşları mı ne müsaade etmemiş. -Olamaz?!. -Aralarındaki her neyse... Kız asistan olduğundan izinsiz ayrılamıyor hastaneden. Bölümü cenazenin kalkacağı saatte gitmesine izin vermemiş. Cenazeden sonraya yetişebilmiş. Yoğun bakımda nöbetçiymiş galiba ama kimse değişmemiş zavallının nöbetini. -Eyvah... Ne acı ya Rabbim... İçim öyle cız etti ki anlatamam. Hani ölüm kalım meselesi ya... Aralarında cenazeye ki öz babasına gitmek için kimseyi bulamamıştı. Üstelik babasının vefatından sonra babasının bir başka kadından beş altı yaşlarında bir de oğlu olduğunu öğrenmişler. O da ayrı bir yıkım!.. Rabbim kimseyi mal mülk ve evlatla sınamasın. Yüksekten düşmek ne acıydı. Hele ki insan kendi hayatının hep yolunda gideceğini hiçbir şey olmayacağını sanırken.. Çok üzüldük ama kaderin önünde durulmuyor. "Dr. Anestezi"-Ankara > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00