Meğer sözlüm evimizdeymiş

A -
A +

Yüz hanelik köyün tek kat evleri, derenin güney yamaçlarına, seyrekçe kurulmuştu. Dere boyu sıralanan evlerin orta yerindeki evimize giden sokağın sağında Demirci Mevlüt Usta'nın dükkânı vardı.

Eğreti kapısı aralıklıydı. Yerlerde atlara nal çakmaya yarayan çatalın ayaklarından birine bağlı ala köpek, yabancı kokusu aldığı için havlıyor, soğuk ve nemli küllerin üzerinde daireler çiziyordu.
Çıplak söğüt dallarında rastgele asılmış rengârenk çamaşırlar, soğuktan bostan korkuluğu gibi kaskatı kesilmişlerdi.
Tek pencereli evimizin kapı önü, girip çıkan ayak izlerinin çokluğundan olsa gerek mermer gibi kayganlaşmıştı.
Maceralı bir yolculuktan sonra sevdiklerime kavuşmanın heyecanıyla gözlerimi kapıya dikmiştim. O anda komşu kadınlardan bir abla önüme dikiliverdi:
-Hoş geldin ama sizin ev şu anda uygun değil.
Ben şaşırırken devam etti kadıncağız:
-Annen...
O an beynimden vurulmuşa döndüm. Anneme ne olmuştu? İçeride bunca kalabalık varsa... Ben de içeriye alınmıyorsam, anneme ne olmuştu?
Benzimin sarardığını fark etmiş olmalı ki "Korkma annene bir şey olmadı" diyebildi. O vakit ne olmuştu da bunca kadın bizim evimize gelmişti?
Saniyeler içinde aklım hep ölümü düşünüyordu... Yoksa güzel insan biricik nineme mi bir şey olmuştu?
Hem ne olduğunu söylemiyorlar hem beni korkulara salan merakımın cevabını vermiyor daha doğrusu veremiyorlardı.
Bu arada kulağımı içeriden gelen seslere vermiştim. Evet, ağlama, inleme sesleri yoktu. Aksine tatlı bir heyecan fark ediliyordu. Korkum azalmış yerini meraklı bir bekleyişe bırakmıştı.
Bir müddet sonra birkaç komşu hanım yüzlerinde neşe, evimizden çıkıp sokak aralarında kayboldu.
Şimdi girebiliyordum.
Ben bu işten bir şey anlamamıştım. Çünkü hasret çekerek bir an önce kavuşmak istediğim evime beni almamış kapıda bekletip öyle izin vermişlerdi.
Açık kapıdan girdim. Evde bir telaş sormayın. Meğer annem iki gün önce doğum yapmış. Aralarında Sedat kardeşimin de olduğu üçüzlerimiz olmuş. Vedat ve İmdat isimleri verilen kardeşlerim sağlıklı olmalarına rağmen doğum tecrübesi olmayan köy ebelerinin bu tecrübesizliği sebebiyle vefat etmişler meğerse.
Komşuların önümü kesip beni meşgul ederek içeri almamalarının sebebi de sözlümün de o an evimizde olmasıymış...
Ben "Durun ya, ne sözlüsü falan?" demeden kızı apar topar baba evine göndermişler bile. Annemin doğumu yaklaşınca, soğuk alıp hastalanmasın diye canım nineciğimi, kendi köyümüz Aha'ya götürmüşler... Tabii dediğini de yapmışlar. Onun tavsiyesiyle beni daha on altı yaşında iken nişanladılar. On yedi yaşında evlendim. On dokuz yaşında da baba oldum...
R.K. - İstanbul
> Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza  29 Ekim Caddesi,  34197  Yenibosna/İstanbul  Faks: (0212) 454 31 00
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.