Ekim 1985, İstanbul'a ikinci kez gelişimdi. Ortaokul 3. sınıftan terk, sokaklarda gezerek gününü geçiren 18 yaşlarında bir gençtim. Annemin halası olan Hacı Nahide Halayı ziyaret edip duasını aldım. İstanbul'a çalışmak için geldiğimi ve iş aradığımı söyleyince, alt katta oğlunun oturduğunu ve kendisiyle tanışmamı, onun yardımcı olabileceğini söyledi. 23 Ekim 1985, Mehmet Yücel Abiyle ilk tanıştığım gün. Annelerinin evinde kısa bir görüşme yaptıktan sonra bana ilk sordukları. "Namaz kılıyor musun?" olmuştu. Tabii cevap biraz kaçamak olmuştu. Bana yardımcı olabileceğini, kalacak yer ve yemek hizmetlerinin de verildiği güzel bir iş yeri olduğunu, yöneticilerini tanıdığını ve beni orada işe yerleştirebileceğini söyledi. Başlangıçta tam da aradığım şeylere kavuştum diye düşünürken, iş yeri müdürüyle görüşüp olumlu cevap almıştık. Fakat iş yerinde çalışan herkesin dinî vecibelerini yerine getirerek çalıştıkları, yeni işe girecek olan kişinin de bu ortama ayak uydurmak mecburiyeti olduğunu anlayınca, nefs araya girdi ve hayırlı işe mani olmak isteyerek beni burada çalışamayacağım konusunda inandırdı!.. İş görüşmesi bitince hemen başlayabileceğim söylenmişti. Bina dışına çıkıp kapı önünde konuşmaya başladık. Bendeki bu olumsuz düşünceyi anlayan Mehmet Yücel Abi'nin, sokaklarda perişan olmamam ve düzgün bir işe ve yaşantıya kavuşabilmem uğruna, beni burada çalışmaya ikna edebilmek için merdivenlerde 30-40 dakika nasihat ettiğini hiç ama hiç unutamıyorum. Bu nasihatlerin neticesinde iki gün sonra, dünyanın en güzel iş yerinde işe başladım. O günden sonrada bizimle hep ilgilendi. Bir baba gibi hayatımızın her safhasında yardımcı olarak destek verdi. Yarım kalan tahsilimi tamamlamam için; üç yıl aradan sonra elimden tutarak okula yeniden kaydımı yaptırdı. On senedir içtiğim sigarayı bırakmama, Erzincan'dan İstanbul'a evimizi taşıyarak yerleşmemize, 20 sene severek çalışmakta olduğum iş yerine başlamama hep o vesile olmuştu. Hepsinden önemli olan Ehl-i sünnet yolunu ve bu yolun büyüklerini tanımamıza vesile oldu. Israrla ve yakinen benimle ilgilenen, bana bir baba gibi destek olan bu değerli insana ben ne yapmıştım? Hiç. Yalnızca Allahü tealanın rızası için başkalarına yardımcı olduğunu hep görüyordum. İlmi için ayağa kalkılan bu muhterem insanın değerini anlayabilecek ve anlatabilecek kapasitede olmadığımı biliyorum. Buyuruluyor ki "Ramazan ayı mübarek bir aydır. O ayda rahmet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. Ramazan orucunu tutup ölen kimse, Cennete girer." Mehmet Yücel Abi'nin vefatı işte böyle mübarek bir aya denk gelmişti. Hem bu mübarek ayda vefat etmesinden hem cenaze namazına katılan ve cenazesini taşıyan sahiplerinden ve hem de mezarlığının komşusundan çok değerli bir kişi olduğunu anlıyorum. Arkadaşlar "Başın sağ olsun akrabanı kaybetmişsin" diyorlar. İçimden diyorum ki: "Akrabamı değil manevi babamı kaybettim." Kendilerini çok sevdiğimi ve manevi baba olarak gördüğümü hayattayken kendilerine de söylemiştim. Kendilerini her gördüğümde ve her aklıma geldiklerinde babasına karşı vazifesini yerine getiremeyen evladın mahcubiyetini hep yaşadım. İnşallah bundan sonraki vazifem, en az günde beş kere dua etmek, ruhuna Fatihalar ve yasin-i şerifler göndermektir. Allahü teala rahmet eylesin. Mekanı cennet osun. İnşallah mezarlıktaki komşularıyla ahirette de komşu olurlar. > Bekir Dündar-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00