"Mehmet'ime duyurmayın!.."

A -
A +

"Beni her görüşünde çocuk gibi sevinen, saatlerce yolumu gözleyen babamı o halde görmek..."

Doktor "Mehmet, babanın durumu iç açıcı değil, acilen ameliyata almak gerek fakat bu durumda masada kalır. İlaç yazacağım; eğer kalbi sıkışırsa bu ilacı kullansın ama bu halle fazla yaşayamaz" dedi.

Sanki hastane üzerime çökmüş, altında kalmıştım. Kan ter içerisinde oradan araya koşarak eczane arıyordum. Herkes bana bakıyor, niçin o kadar koştuğumu anlamaya çalışıyordu. Eczaneyi bularak o ilacı aldım. Büyüklerimizden duyduğum "ümitsizlik küfürdür" sözü beynimde çalkalanıyordu. Bir an irkilerek kendime geldim:

-Baba, doktor 'durumu iyi bu ilaçlara devam etsin' dedi diyerek teselli ettim. İçim kan ağlıyor ama yüzümü güldürmeye çalışıyordum.
"Geç oğlum onu", dedi. "Benden geçti artık, sen git işinin başına işini ihmal etme, bu dünya ayrılık yeri; var mı kalan?.."
Boynu bükük, kalbi kırık bir şekilde İstanbul'a geldim. Baktığım, gördüğüm, işittiğim hiçbir şey tat vermiyordu. Aradan bir hafta gibi bir zaman geçti. Durumunun ağırlaştığı haberleri geliyordu fakat babam, telefonda konuştuğumuzda hiçbir şey yokmuş gibi konuşuyor, nasihat ediyordu. Nasıl olur da kara haber gelirdi? Buna nasıl inanacaktım? Anneme, "iyi değilim, beni hastaneye götürün fakat Mehmet'ime bir şey duyurmayın, üzülür onu buraya kadar yormayın" demiş.

Hastaneye götürürlerken de yolda tanıdığı herkes "beni hastaneye diri götürüyorlar ama oradan ölüm çıkacak" diyerek helallik isteyip ambulansa binmiş.

Duyar duymaz gittim. Yollar sanki hiç bitmiyordu. Yoğun bakım âdeta bir morgu andırıyordu. Araya araya babamı buldum.

Beni her görüşünde çocuk gibi sevinen, saatlerce yolumu gözleyen babamı o halde görmek... Gözleri yarı açıktı. Kulağına eğilerek "Babacığım ben Mehmet'im. Aç gözlerini her gelmemde yanından ayrılmamı hiç istemiyordun işte geldim" dedim. Sesimi tanıdı, nefesiyle tepki verdi. Elini tuttum, elimi sıktı. Arkadan bir ses "bu kadar yeterli" dedi.

Dışarıya çıkarken sanki adımlarım beni geriye götürüyordu. Bunu yoğun bakımın kapısında bekleyen yakınlarımıza, sevdiklerine nasıl anlatacaktım?

Güçlü görünerek, "Şükürler olsun, babamın durumu iyi, yapacağımız tek şey duadır, selametle çıkması için her tanıdığınıza dua etmelerini söyleyin" dedim. Herkeste bir sevinç hâsıl oldu. Oysa durumu iyiye değil geriye gidiyordu... (DEVAMI YARIN)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.