Bir yakınımın kafeste beslediği bir kuşu ölmüştü. Kuşu ölünce ağlamışlar. Bunu bana anlattıklarında bu benim çok komiğime gitmişti. "Kuş için ağlanır mı?" diye geçirmiştim içimden. Ne bileyim aklım almamıştı. Bizim de kanaryalarımız vardı ama ben hiç ilgilenmiyordum. Eşim ise onlarla çok yakından ilgiliydi. Bilgi sahibi olmak için kitaplar alır, kuş sesleri olan kasetler alır, bakımları kafesleri şudur budur derken bu konuda hayli bilgi sahibi olmuştur. O kadar ki eşimin tüm dünyası bu kuşlardı diyebilirim. Bu arada kanaryalarımızın sayıları da çoğalmıştı. Yumurtlamaları üremeleri derken yavruların çoğunu isteyenlere veriyorduk. Kanarya tekrar kuluçkada yattı ve yavrular tek tek görünmeye başladı. Çok çirkin tüysüz ve çok sevimliydiler. Ama anne kanarya yavrularını gagasıyla didikleyerek öldürmeye başlamıştı. Bir tanesini kurtardık. Ben kuşları sevmememe ve hiç alaka göstermememe rağmen bu yavruya acıdım. Elimle beslemeye başladım. Anneden ayırdık. Başka kafeste, bebe bisküvilerini sütle mama yapıp yavru kuşa yediriyordum. Küçük bir kafesi vardı. Gittiğim yere onu da götürüyordum. Nasıl da sevdim. Konuşuyordum bile kuşla. Kendime inanamıyordum. Yavru kuş tüylenmeye ve büyümeye başlamıştı. Sapsarı olmuştu, tıpkı limon renginde... Limon gibi olduğu için "Limon" diyorduk kuşumuza. Artık yem yemeye ve uçmaya başlamıştı Limon. Kafesten bırakınca benden ayrılmaz olmuştu. Namazımı kılarken her zaman başıma, omuzuma konardı. Çok seviyordum onu. Âdeta minik bir bebeğim minik bir çocuğum gibiydi. Bir gün kızımın OKS sınavı için okula gittiğimizde, Limon'u kafesinde balkona bırakmıştık. Sınav çıkışı eve dönerken diğer kızım aradı. Bana söylemedi, babasını istedi. Eşim telefonda "yapma ya!" dedi. Ben kötü bir haber alacağımı anında anladım. Bir tuhaf oldum. Eşim dedi ki: -Bizim Limon var ya, ona dışarıdan bir saksağan saldırmış... Öldürmüş... Elimde sınav kâğıtları, sokakta ağlamaya başladım. Ağlıyorum ki hem nasıl? Üzüntümü tarif edemem. Bana bakanlar da zannediyor ki o gün sınav günüydü sokaklar kalabalıktı; kızımın sınavı kötü geçti de onun için ağlıyorum... Hayır, ben Limon için ağlıyordum... Evet, kuş için ağlayan yakınıma gülmüştüm ama ben de Limon için gözyaşı dökmüştüm. Yıllar oldu ama aklıma geldikçe hâlâ üzülüyorum. Her canlıya ömrü veren de Allah alan da... Elbette ama o ihmalimiz olmasaydı belki Limon bugüne kadar da yaşayabilirdi, diye düşünmeden edemiyorum. Onu o derece seviyordum. Arife Öcal-Antalya > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00