Anneciğim, beni döverlerken ağabeyime, babama dil döküp yalvarıyordu:"Vurmayın ne olur garibime... Onun akranları şimdi liseye giderken, o görmeyen gözünden dolayı bu evde hapishane mahkûmundan farksız? Elektrikler 5 dakika kesilse hepimizin eli ayağına dolanır ama hangimiz 24 saat karanlıkta kalan Süleyman'a Allah sabır versin diye dua ediyoruz? Biz ona destek olup külfetine nimet olacağımıza, her birimiz kendimize göre onda suç aradık. Yapmayın ne olur!.."
Annemden de dayak yiyordum ama annem bana hiç kıyıp da öyle evire çevire dövmemiştir! Annemin en küçük dayağı bir, en büyük dayağı iki tokat idi. Üçü tamamladığı bir tek radyolarımı bozduğum zamanlarda olurdu.
Ara sıra ablalarımla gezmeye giderdim. Fatma Ablam beni 6 yaşıma kadar çok sırtında taşıdı. Ben 15 yaşıma gelene kadar ilimizde görme engelliler okulu yoktu!
Beni okutmak istemeseler de büyüdükçe kendi gayretlerimle birinci sınıfa bile gidemeden ama dışarıdan bütün diplomaları aldım. Şimdi lise sona geldim.
Ailem, başta abim olmak üzere engelimden dolayı benden utanırlardı. Özellikle abim bu yüzden benim evden çıkmama izin vermezdi. Hatırlıyorum, ben dışarıya abim evden çıktıktan sonra çıkardım. Buna rağmen, o beni dışarıda yakalarsa döverek eve yollardı. Bu hal 6 yaşımdan 21 yaşıma kadar devam etti.
Küçükken dilimin peltek olduğunu söylüyorlardı. Abim ise benim taklidimi yaparak insanları eğlendiriyordu. Bunu özellikle de kadın misafirlerin yanında yapıyordu. Misafirler gittikten sonra anam ona "insanları güldürdüğün kişi senin kardeşin değil mi?" dediğinde "biraz eğlendik hepsi o kadar, fazla büyütme" diyordu.
Gözüm görmediği için esnediğim zaman ağzımı kapatmayı da bilmiyordum. Kimse de bana esnerken ağzımı kapatmam gerektiğini söylememişti.
Ben esnerken, abim ağzımın içine tükürürdü. Bu hal rahmetli anamın bu yüzden üzülüp tansiyonu yükselerek bayıldığı güne kadar sık sık tekerrür etti.
Zalimin zulmü biter mi? Eve geldiğinde çorapları leş gibi kokardı! Bir gün bana dedi ki:
"Gel bak Sana Mevlânâ Şekeri aldım. Eğer yanıma gelirsen şekeri alırsın..."
Yanına gittiğimde elimi ona doğru uzatıp "Abi hani şeker nerede?" dedim.
"Şeker erimiş elin batmasın. Ağzını aç ben yedireyim" dedi.
Ağzımı açınca leş gibi kokan çorapları ağzıma tıkıp kahkahayla güldü. Bense midem bulandığı için o gün yemek yiyemedim!.. (Devamı yarın)