Bana destek olup yol göstereceğine, azarlayıp yanından kovan o seyyar sokak satıcısını bir detektif gibi takip etmiştim. Sattığı plastik mutfak aparatlarını nereden aldığını tahmin etmiştim. O, dükkândan içeri girdi ama ben girmedim. Nasıl olsa yerini öğrenmiştim ya... Ertesi gün yine aynı şekilde gelip buldum o dükkânı. Evden üç beş kuruş tedarik etmiştim. İşte ürünler raflarda duruyordu. Param çok değildi. 20 tane alabildim. Eve gittim. Biraz da adamın sözlerini taklit ederek bir sunum metni hazırladım. Ardından doğru Sakarya Caddesine... Plastik aparatlar elimde bağırıyordum: -Haydi yoğurt açmada... Ayran cacık, kek yapmada... Yumurta çırpmada... Limonatada, salatada... Pudingde, kremada... Açıldıkça açılıyordum: -Efendim bakın! Parlak zeminde kaymaz, devrilmez. Olukludur, kulpludur! Kepçe kaşık kullanmanıza gerek yok! Her evin ihtiyacı... Mini tezgâhım çepeçevre sarılmıştı. Mısır patlağı gibi satıyordum. Heyecanım iki kat artıyordu. Bırakın bağırmayı âdeta zevkle haykırıyordum: -Ayşe Hanım! Fatma Hanım sen de gel! 15 dakika içinde ürünlerin yarısı bitmişti. Bunu gören karışımdaki satıcı anında yanımda bitti... Birdenbire sarıldı gırtlağıma. Sözleri dişlerinden gıcırdayarak dökülüyordu: "Sen bizim ekmeğimizle mi oynuyorsun?!." Çarşı esnafı yetişti imdadıma. Hüngür hüngür ağlıyordum. Kurtardılar beni dayaktan. İçlerinden biri sert konuştu adama: "Utanmıyor musun çocuğa saldırmaya. Ayıp değil mi? Bırak satsın, zaten sattığı ne kadar ki?" Bu destek karşısında bir anda cesaretlendim. Hemen karşılık verdim: -Bak öldürürüm seni! Görürsün sen! Görürsün... Yarın gene geleceğim! Salya sümük ağlıyordum ama belli ki babama nasıl çektiğim de meydana çıkıyordu... Gittim mi? Elbette... Ve korkmadan... Netice itibariyle ilk "ekmek kavgası"nı 13 yaşımda, fizik hocamın cesaretlendirmesiyle başarmıştım. Hiçbir şey beni yıldıramıyordu çalışırken. Ne bir tehdit, ne bir dayak... Lakin şu zabıtadan kaçma meselesi çok dokunuyordu gururuma!.. Kendime soruyordum; "Niye ki bize yönelir zabıtaların bu bakışları? Peki, ya niçin kaçarım ben. Hırsız değilim, arsız değilim..." Zabıtalar haksızdı çocuk aklımla. Oysa halk beni sevmişti. Kaç kişi başımı okşamıştı. Maalesef ben kaçardım, zabıta arkamda... Bir gün böyle koşuştururken birinin ayağı takılıp yere kapaklandı. Patlattı gözü kafayı. Bu vaka sonrası bıraktım işportacılığı... Şimdi aradan yıllar geçti... Büyüdük iş güç-çoluk çocuk sahibi olduk... Yıllar sonra anladım! Meğer hayatın her safhası bir mücadeleymiş... Hamza Güllaç-Ankara > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00