Artvin'in Borçka ilçesine bağlı bir köyde öğretmenliğimi yapıyordum. Bir gün el sanatları ve sanatkârlarla ilgili bir dersteydik. Çocuklara sordum: -Köyümüzde sanatkâr olarak kimler var? Çocukların ortak ismi "Tufan Ahmet" idi. İkinci bir isim yoktu. Hepsinin söylediği bu ortak ismi merak etmeye başladım. -Peki, bu Tufan Ahmet ne iş yapıyor? -Çay biçme makası. -Peki, nerede yapıyor? -Eski evinin alt katında. -Peki, bu adamın çocuğu torunu falan var mı? -Ömer Abi. Geçen sene okulumuzdan mezun oldu. Şimdi ortaokula gidiyor. Minibüs şoförü olan Ömer'i tanıyordum. Birkaç defa minibüsüne binmiştim. Neredeyse benimle yaşıttı. Askere gitmeye hazırlanıyordu. Demek ki Tufan Ahmet, Ömer'in babasıydı. Ömer'i ders bitiminde minibüsü yıkarken buldum. Ona babasıyla beni tanıştırmasını istedim. -Hocam, o ihtiyar. Buraya gelemez. Şimdi atölyesindedir. İstersen seni oraya götüreyim, dedi. -Sevinirim... Beraber dik bir yokuşu tırmanarak ağaçtan yapılmış, altı taştan olan eski üç katlı bir binanın önünde durduk. İçeriden çekiç sesleri geliyordu. Ömer kapıyı açtı ve seslendi: -Baba köyün öğretmeni seninle tanışmak istiyor. "Gelsin, girsin içeriye buyursun" dedi. İçeriye girdim. Her taraf simsiyah kömür rengindeydi. Tufan Ahmet, hemen bir sandalye verdi bana. Elini uzattı: -Hoş geldin Hocam. Ellerim biraz karadır ama bu mesleğin de başka türlüsü geliştirilmedi henüz, dedi. -Olsun Ahmet Amca, dedim. Hiç önemli değil. Tufan Ahmet, 50-55 yaşlarında, orta boylu, hafif kır saçlı, geniş yüzlü bir adamdı. Gözünde gözlükleri ile olgun bir usta portresi çiziyordu. O işine devem ederken ben de etrafı inceleme fırsatı buldum. Atölyenin hemen her yerinde işiyle ilgili aletleri, makasları, makaslara takmak için hazırladığı ağaç sapları vardı. Gençliğinde çektirdiği resimlerden de birkaç tane asmıştı. Oğlu Ömer, onun gençlikteki resmine çok benziyordu. İşini bitirir bitirmez yanan kömürün üzerine dışı isten simsiyah olmuş çaydanlığı koydu. Besbelli bize çay ikram edecekti. Karşıma oturdu. Konuşmaya başladı: -Adınızı Ömer'den duydum. Bursalı imişsiniz. Ama artık okula giden çocuk olmadığından bir türlü tanışamadık. Torunlar da Hopa'da okula gidiyor. Oğullarımdan ikisi orada oturuyor. Nasip bugüne imiş. -Evet Ahmet Amca, dedim. El sanatları ile ilgili bir konumuz vardı. Köyde "sanatkâr var mı?" diye sordum. Herkes sizin adınızı söyledi. Ben de merak ettim sizi, tanışmak istedim. Bu meslek babanızdan mı kaldı? Nedir bu işin hikâyesi, dedim... Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00