Sabah gün yeni doğmuştu. İki yanı kavak ağaçlarıyla bezeli yoldan köye erkenden ulaştık. Okul müdürü Arif Bey, müdür yardımcımız ve köydeki diğer arkadaşlarla tanıştık. -Hocam 4/A sınıfı sizi bekliyor. Tuhaf heyecanlar içerisinde sınıfa girdim. Çocuklar heyecan ve merakla ayağa kalktılar. Her biri pırıl pırıl Anadolu çocuğuydu. Çok kısa bir süre olmasına rağmen kaynaşmıştık çocuklarla. Yaz tatilime giderken demiştim ki: -Dönüşte eşimle birlikte geleceğim. Bana hemen bir ev bulmuştu köylümüz. Allah hepsinden razı olsun. Ertesi seneydi... Derste sırası gelmiş ve "ileride ne olmak istersiniz?" gibi bir klasik soru-cevap faslı yaşanmıştı. Herkesin verdiği cevap kendi hayal dünyasıyla ilgiliydi ama Güngör isimli bir öğrencim enteresan cevap vermişti: -Göz doktoru olacağım. -Niçin doktor değil de göz doktoru? Cevap vermedi öğrencim... Gözleri doldu geldi ısrarım karşısında. Fazla üsteleyemedim... Aradan 3-4 ay geçmişti. Annem ve babam yeni doğan torunlarını görmek üzere köyümüze geldiler. Birkaç gün sonra da Ramazan Bayramıydı. Beni öğretmen değil evlat gibi bağrına basan köylülerle ailemi tanıştırmak istemiştim. Köylerde bayram ziyaretleri ne kadar içten ve özen göstererek yapılıyordu. Nice hasta ve yaşlıları ziyaret ettik. Dualarını aldık. Bizi karşıladıklarında dünyalar onların oluyordu. Derken köyün kenar semtinde yarı metruk bir eve doğru yürüdük. -Kimse var mı orada? -Var hocam, hasta bir adamla gözleri görmeyen bir karısı var. Güngörlerin evi. İçim cızzz etti... Güngör... Göz doktoru olacağını söyleyen Güngör... Babamın kolundan tutarak biraz zor çıkılan eve varıp kapıyı çaldık. -Kim o? -Ben köy öğretmeni. Kapı gıcırtıyla açıldı. Karşımda Güngör. Beni görünce boynuma atladı. -Öğretmenim. Hoş geldin öğretmenim... Anne öğretmenimiz gelmiş anne... Biraz sonra izbe koridordan bize doğru duvara tutuna tutuna gelmeye çalışan annenin hâli beni kahretti. Elleri duvara tutunmaya çalışırken görmeyen gözleri tavana bakıyordu. -Hoş geldin hocam. Bizleri sevindirdin. Baktım Güngör'ün gözleri dolmuştu. Göz göze geldik. "Şimdi anladın mı?" der gibiydi. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Saçını okşadım: -İnşallah emeline kavuşursun çocuğum. -İnşallah öğretmenim... Bu ziyaretin üzerinden tam on iki sene geçti. Güngör'ü hiç unutamadım. Bu hatırayı yazmama sebep, geçen bir öğrencimle internette birbirimizi bulup konuştuğumuzda ona sormuştum: -Güngör vardı ne oldu durumu? -O mu? Tıp Fakültesini kazandı öğretmenim. Yakup Aydın-Antakya > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00