Nuri Amca...

A -
A +
Onu 1980’li yıllarda Samsun’da öğrenciyken tanıdık... Bizim daha o yıllarda Nuri Amca'mızdı... Gerek kitap satışlarına daha sonra Türkiye Takvimi dağıtımına o kadar kendini verirdi ki o koca koca kitap kolilerini otobüs bagajına yüklerken biz gençlere taş çıkartırdı...
O yıllarda 1956 model olmalı koldan vitesli Chevrolet bir taksi vardı... Nuri Amca kullanırdı... O tank gibi arabayla dağ dere demez yağmurda çamurda hizmetlere giderdik...
 
Kendisi Bafra’da yaşıyordu... Bir gün kulakları çınlasın Rıza Ağabeyle Bafra’ya Nuri Amca’nın yanına gittik... Kim bilir takvim için mi, kitaplar için mi? İkindi vakti olmalıydı... Nasıl da karnımız acıkmıştı... Evden içeri girdiğimizde dedik ki:
 
-Nuri Amca bizim karnımız aç... Yemek yemedik...
 
Nuri Amca bir telaşlandı ki sormayın... “Ben ne yapacağım şimdi size” dedi... “Evde yengeniz yoktur!” diye de ekledi... “Gerek yok Amca önemli değil” dedik ama o ortadan kayboldu indi aşağı... Biraz sonra elinde koca bir sahan tek kap yemekle geldi... “Ha dolapta bu varmış gelin bakalım” dedi... Bir baktık ki kapkara ıspanağa benzer bir şey... Rıza benim gözüme baktı, ben onun gözüne... İçimizden dedik “ha bu nedir?” Bir tuhaf olduk, doğrusu görselini beğenmedik... Ama gel de bunu Nuri Amca’ya söylesene... Zaten aç olduğumuzu söylemişiz... Bir de o onca telaşla getirmiş... Dedik bunu yemezsek dayak yeriz...
 
Fakat birer kaşık zorlanarak aldığımız o yemek ne kadar lezzetliydi... Kırk yıl geçti aradan hâlen tadını unutamam... Meğer karalahana yemeğinden bir tabak getirmiş...
 
Bizi kendi evlatları gibi severdi... Yıllar sonra İstanbul’da da aynı sitede yaşamak nasip oldu... Her gördüğünde elini öper hayır duasını alırdım... O da bizi hiç unutmaz, evladı gibi sever hâlimizi hatırımızı sorardı... Her gördüğünde şeker ikram eder sonra da minik minik nasihatlerde bulunurdu... Hanım ile iyi geçinmek gerektiği her muhabbetinin ilk konusuydu... Beş vakit namazı cemaatle kılmaya özen gösterirdi... Gerektiği yerde de herkese unutulmayacak esprili nasihatlerde bulunurdu... Bir kış günü “muhterem Müslümanlar, dışarıda kar var... Eliniz cebinizde yürümeyin... Düşerseniz elinizin üzerine düşün, beliniz üzerine düşmeyin” demişti...
 
Salı günü rahmeti rahmana kavuştuğunu öğrenince o nur yüzü geldi hatırıma... Rabbim mekanını Cennet eylesin, hizmetleri hatırına...
     Emin Ceylan
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.