"O genci hiç unutmayacağım!"

A -
A +

Kız kardeşimle birlikteydik. Tabii ben de kız olduğumu belirtmeliyim. Anneme çok yalvararak bir arkadaşıma oturma izni kopardık. Ama zavallı anneciğimin bize verecek fazla parası yoktu. Mutfak masrafından artırdığı harçlığı avucuma tutuşturdu. Arkadaşımın evine gidebilmek için iki toplu taşıma aracı değiştirmemiz gerekiyordu. Bu dört bilet parası demektir... Eh dört bilet de geliş, toplam sekiz bilete bu işi çözebileceğiz. Ama anneciğimden saklı bir de kaçamak yapacağız. Pastanede birer yaş pasta ile birer limonata... Kardeşim ile bilet ve akbil paralarını hesaplayıp bir kenara koyduktan sonra limonatalarımızı içtik, birer tane ekler pasta bile yedik... Arkadaşım bizi bekliyordu. Çok güzel bir film DVD'si izledik... Bir de baktık saat gecenin 10'u olmuş... Ay biz daha eve gideceğiz... Telefonumu annem altı defa aramış. Sessizde, duymamışım. Kesin dayak yiyecektik... Hemen "Anneciğim yoldayız. Sessizde imiş duymamışım" diyerek bilgi verdim ama annem öfkeden konuşamıyordu... Çok korkmuş... Arkadaşımdan ayrılırken tekrar hesapladık. Yolda kalmayalım diye... Arkadaş ben vereyim üstünüzde bozuk para olsun dedi ama gurur meselesi yaptık. İstemedik... Ucu ucuna da olsa yetiyordu... Otobüsle Yenikapı-Taksim yapacağız. Oradan da Metro ile Levent... Bekle bekle otobüs gelmez. Neyse bindik otobüse. Yollar tenha olduğundan on on beş dakikada Taksim'e ulaştık... Metro'ya indik. Jeton alacağız... Aa o da ne öyle? Para çıkışmıyor... Başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki... Kardeşime çaktırmadan bir daha saydım... Yok işte, yetişmiyor. 25 kuruş eksik... Ama nasıl olur? Arkadaşın evinde iken de saymadık mı? Allahım ne yapacağım. Çantamı karıştırıyorum; ceplerimi didik didik arıyorum yok... Kafayı yiyeceğim ya... Kardeşim de sayıyor bu kez. Evet 25 kuruş yok diyor... Ama o sadece "yok" diyor. Sorumluluğu da yok... Saate baktım gece yarısı 11:00 olmuş... Annem bekliyor bizi bir yandan... Paramız çıkışmıyor diye telefon açsak, "Nereye harcadınız onca parayı?" diyecek. Demesek jeton alamayacağız. Acaba jeton satan görevliye anlatsam. Ama ya kabul etmezse? Birinden istesem, kimden isteyebilirim ki? Herkes birbirine yabancı ... Göz göze geldiğinizde sanki başka milletten bir insana bakıyor gibi bakışıyorsunuz. Hem kim inanır? Ya da bizi dilenci sanırlar? Hiç mi cesaretim yok? Yok işte... Kimseye halimi anlatacak cesaretim yok... Biraz sinirden biraz üzüntü, biraz panik, biraz şaşkınlık... Ve ardından gözyaşı... Ağlıyorum... Kardeşim benim ağlamama bile aldırış etmiyor... Umurunda mı? Sanki herkes göçüp gidecek İstanbul'dan... Sanki biz iki kardeş mahsur kalacağız, bu yer altında, maden işçileri gibi... Saat 12:'ye iyice yaklaştı... Kendi kendime "Çaresizsin kızım, isteyeceksin mecbur" dedim... Bir genç... Belki bir üniversite öğrencisi. Konuştuğumu ben bile anlamadan elimdeki bozuklukları göstererek bilete paramızın yetmediğini, 25 kuruşa ihtiyacımız olduğunu söyledim. Genç hiç konuşmadan, elini cebine attı. 50 kuruş çıkardı. "Al" dedi. Üstünü istemeyi bile gerek duymadı. O anki dua edişimi ve halimi dilencilerde bile göremezdiniz. Genç ise sadece tebessüm etti ve gitti... İnanın ertesi gün harçlığımdan 25 kuruş daha katıp o 50 kuruşu ben de onun adına bir fakire verdim. Belki bu hatıramı okursa bizi o da hatırlar. Ama o gün bugün hâlâ ona dua ediyorum. Ne isteği ne dileği varsa Allah'ım ona da iki katını versin. Onu ömrüm oldukça hiç unutmayacağım... Ayla Ç.-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.