Senedi vermişim, parasını almışım. Babası da boynunu bükmüş halde çocuğunun elinden tutup geri eve dönüyorlar. "Bugün arefe... Yarın bayram... Bugün sıradan bir gün değil ki... Ben ne yaptım böyle? Bu çocuğun böyle boynunu bükmesini nasıl unuturum." Vicdan muhasebem saniyeler sürüyor... Bir adım bile atamıyorum. Çünkü adımlarım gitmiyor. Oradan o halde ayrılamıyorum... Geri dönüp müşterime sesleniyorum: -Bak bir dakika... Durup geri dönüyorlar. Diyorum ki: -Yarın Bayram... Böyle olmaz... Ver senedi al paranı... Haydi, git oğluna bayram ayakkabısını al. Senet parasını da bir hafta sonra gelip alırım. O babanın ve hele de o çocuğun mesrur halleri birden nasıl da yok oluyor. Çocukcağızın gözleri nasıl da parlıyor. Bana sadece "sağ ol" diyebiliyor baba. Çok duyguluyuz... Konuşamıyoruz... Biraz evvel betonlaşmış ayaklarım açılıyor. Merdivenlerden aşağı rüzgâr gibi inmeye başlıyorum. Bayram sabahı... Bayram namazından dönüyorum. Ben İzmir Güzelyalı'dayım. Hanım ve çocuklar da Çeşme Ildırı köyündeler. Beni, bayram sabahı kahvaltısını birlikte yapmak için bekliyorlar. Arabama biniyorum. Çeşme'nin yolunu tutuyorum. Bayram sabahı ailemle birlikte kahvaltıda buluşacağız diyerek biraz sevinç biraz heyecan ile hız yaptığımın farkında bile olmamışım. Eski Çeşme yolundan Barbaros Köyü'ne doğru yokuş aşağı gidiyorum. Birden araba kaymaya başladı. Frene basmamla birlikte olduğu yerde iki tur atıp korkuluksuz kurumuş bir derenin köprüsü üzerinde asılı kaldı. Direksiyon başında kımıldayamıyorum. O kadar ki denge bozulur diye nefes bile alamıyorum. Arabanın köprünün kenarında sallandığını hissediyorum. Düştü düşecek... Ölümle hayat arasında ince bir çizgi... Kelime-i şehadet getiriyor, bildiğim duaları okumaya çalışıyorum. İşte o anda yüce Allah'ım iki çift göz getiriyor gözlerimin önüne... Bir gün evvel babasıyla el ele tutuşmuş ayakkabı almaya giden çocuğun gözleri. Pırıl pırıl ve sevinçle gülen gözler... Kaza geçirdiğimi uzaktan gören köy sakinleri koşturuyor. Arabayı el birliği ile çekip düşmekten kurtarıyorlar. Bir müddet köy kahvesinde oturup soluklanıyorum. Sonra yola koyulup ailemin yanına doğru yol almaya başlıyorum. Yapılan her iyiliğin, yapılan her kötülüğün er geç yüce yaratan tarafından karşılıksız kalmadığını yaşıyorum. Yerin ve göğün yaratılanların sahibinin olduğunu, yaratılanı üzersen yaratılanı sevindirirsen cezasız ve mükâfatsız kalmayacağını yaşadığım her saniye aklımdan çıkartmıyorum. Hüseyin Bozkurt-İzmir > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00