"Almanya'ya annemlere gidince çocuklarıma dinimizi orada öğrettiğimi hatırlıyorum."
2000'li yılların başlarında Ankara'da, askerî lojmanlardaydık. O zamanlar şimdiki gibi dinimizi rahat yaşayamıyorduk. Hatırlıyorum Türkiye gazetesini bile dikkat çekmesin diye her defasında başka marketten alırdım.
Başörtüsü yasaktı, lojmana giremezdik. Yakınlarımız bile fazla gelemezdi. 7 ve 9 yaşlarında iki kızım vardı. Tam dinini öğretmem gereken yaşlarda camiye veya herhangi bir yere gönderemediğimi, o yaz Almanya'ya annemlere gittiğimizde, çocuklarıma dinimizi orada öğrettiğimizi hatırlıyorum.
Hatta köyümüzde bile kızları camiye gönderdiğimde, hoca "bu yaşta yasak, ilkokulu bitirmeden öğretemeyiz" diye kızlarımı geri göndermişti.
Hanımları başörtülü diye birkaç rütbeli tanıdığımızın ordudan atıldığını duyup üzülüyorduk. Evde namaz kılarken, silüetimiz dışarıdan belli olur anlaşılır diye çok dikkat eder, perdeleri sıkı sıkı kapatırdık. Işıkla gölge oyunu oynardık. Evlerde dinî kitaplarımızı fazla ortalık yerde bırakmazdık. En gizli yerlerde muhafaza ederdik. Ama işte bir yakınımız öldüğünde, iyi bildiğimiz arkadaşlarla toplanıp okuma ihtiyacı da hissederdik...
Benim de kayınbabam vefat etmişti. Sene-i devriyesi geldi, ruhuna dualar okutmak istedim. Çok emin olduğum 3-5 arkadaşımı eve davet ettim. Kur'an-ı kerim okuyup ruhuna bağışlamak istedik. Toplu hâlde, bir evde başörtülü kimselerin toplanması devlet için büyük tehlike idi. O yüzden çok gizli idi her şey... Evim giriş kattaydı. Bahçede gezen askerler evin içine baksa görebilirdi. Bir sonbahar günüydü. Hava oldukça kapalıydı. Hanımlar bizdeydi. Hepimiz gizliden başımızı örttük. Yasin suresini okumak istedik ancak hava kapalı olduğundan karanlık gibi oldu. Okumakta çok zorlandık. Işığı açtık ama çok tedirgin olduk. Başörtülü hanımlar görülüyordu. Korktuk, ışığı tekrar kapattık. Olmadı okuyamayacağız galiba derken, havada hiç böyle bir şey yokken, vakit de ikindi vaktiydi; bir güneş parladı... İnanın sanki camdan içeri biri, ışık tutuyordu okuyalım diye. Hepimiz donduk kaldık. O güneşin sevimli ışığıyla, Yasin-i şerifleri okuduk. Unutulmaz bir gün olmuştu. Allahü teâlâ böyle bir ortamda kendisini anmak isteyen kullarına ışığını yakıvermişti...
Çok şükür bugün artık bu sıkıntılar hayal gibi. Şimdi dinimin emir ve yasaklarına göre giyinip yaşıyorum, ibadetlerimi yaparken perdeleri hiç örtmüyorum.
Rumuz: "Sıla"-Antalya