Oğlum ile duadayız...

A -
A +

"Yarım saat içinde cevap geldi. Heyecan içinde posta kutusuna düşen zarfı açtım. Kalbim duracak gibiydi..."

Göndermek üzere yazdığım ama cesaret edemeyip taslaklar halinde kaydettiğim duygu dolu cümlelerden bir demet daha yazdım Yalova feribotunda... Bir kâğıda not almıştım... O duygularla, heyecan ve hasretle şehre dönmüş; oradan da ofisime geçmiştim.
Nedendir bilemiyorum 'bunlardan bir iki cümle yazıp dualarını alayım" diye bir cesaret doğmuştu içime... Bu arzu ve iştiyakla yazdım. Yine yazdım, yine yazdım... Oldu mu mektup? Tam bir sayfa kadar... Üstelik mektup oldu sanki bir aşk mektubu... Mektubun içeriği sanki ilan-ı aşka dönüştü...
Yine göndermeye cesaretim yoktu... Yine gönderemeyip taslaklar bölümüne kaydedecektim.
Ama tam o esnada içeriye telaşla biri gelince ve ben bilgisayardaki bu özel sekmeyi kapatamayınca, mektubu yine taslaklara kaydetmeyi düşünürken hiç de öyle olmadı... O telaş içinde ne hikmetse "gönder" tuşuna basıvermiştim... Mail metni ve mail adresi yazılı mektubu...
Bir yanlışlık olmuştu eyvah!.. Eyvah ama mektup çoktan gitmişti! Sanki bir güvercin alıp onu götürmüştü, kanatlanıp yâre doğru... Ve her şey bir anda olmuş ve neye uğradığımı şaşırmıştım!
Utanmış ve korkmuştum! Ellerim titreyerek gönderilen o yazıyı tekrar okudum... Aman Allah'ım! Hiç yerimde duramıyordum artık...
Meğer boyumdan büyük ne laflar etmiştim öyle? Neler, neler! Ve ilan-ı aşk... Neyse, olan oldu... Peki ya sonra? Yarım saat içinde cevap geldi. Heyecan içinde posta kutusuna düşen zarfı açtım. Kalbim duracak gibiydi... Ve ikinci bir şok daha geçirdim! Çünkü gelen cevapta:
"Hayırlı mübarek olsun" diyorlardı... Ve bu defa kendilerini aradan çekmeden ekliyorlardı; "Çok memnun oldum..."
Sanki "yeniden tanıştığımıza dair" bir emareydi bu... Öyle ya! Şair âşık dertli yalvararak seslenmiyor muydu yârine: "Ref'et nikâbını ey vech-i enver/Zulmette gönlümüz olsun münevver."
Şimdi aradan yıllar geçti ve geçmeye devam ediyor... Ve... Onsuz geçen günlerde bir yalnızlık çöreklendi ki biz yetimlerin üzerine... Garip ve yalnız kaldık...
Ama bugün inanıyorum ki; bizler, ona beslediğimiz muhabbet ve duyduğumuz hasretin ötesinde; lâyık olamadığımız için yalnızız!
Ve bugün Allah'ın izniyle oğlum Enver ile kabri başındayız 22 Şubat'ın 2015'in soğuğunda...
Ve 8 yaşında gördüğüm o rüyanın başındayız... Hürmet ve duayla...
Güllaç/İzmir

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.