Gazete ilanıyla bulduğum işte hiç beklemediğim bir aile ile karşılaşmama rağmen bakacağım yaşlı teyzenin haline acımış ve işe başlamayı kabul etmiştim... Daha ilk günden ev sahibi hanımın emrine itiraz edemezdim. Dolayısıyla yaşlı teyzenin yemeğini kendim yedirmeyip onun kendi kendine kahvaltı yapmasını divana ilişip izledim. Gözleri pek görmüyor, el yordamıyla bulabildiklerini çaya bandırıp ağzına götürüyordu. Ekmekleri ve tepside olanları bitirmişti. Aç olduğu belliydi. Eliyle yeniden yokladı ama tepside başka bir lokma bulamadı. İçim paramparça olmuştu. Öyle zavallı öyle yardıma muhtaçtı ki anlatamam. Eğer bu olayları bire bir yaşamasaydım, bana anlatsalar ben de inanamazdım. Kupkuru yüzü aslında nurlu ve temizdi. Görebilen tek gözünü zorla açmaya çalışarak yüzüme baktı. Yanına gidip kuru elini elime aldım. Bu teyzeyi çok sevmiştim. Onun bana ihtiyacı vardı ve şartlar ne kadar zor olsa da ona bakıcılık yapacaktım. Şefkatle sordum: -Doydun mu teyzeciğim, yine bir şeyler getireyim mi? Fersiz canıyla elimi sıkıca kavradı. Gülümsüyordu: -Yok yavrum doydum, sağ ol. Yardım et de ilaçlarımı içeyim. O akşam eve döndüğümde ailem bende bir fevkalâdelik olduğunu anlamışlardı. Birtakım sorular sordular. Ben de onlara, bakıcılığını yapacağım teyzeyi çok sevdiğimi, dolayısıyla işe severek gidip geleceğimi söyledim. Teyze gözümün önünden hiç gitmiyordu. Sabaha kadar uyuyamamıştım... İşe başlayalı iki hafta olmuştu ki Ramazan-ı şerife girdik. Buna çok sevinmiştim. Çünkü o evde yemek yiyemiyordum. Selma Hanım da durumu fark ediyor ama oralı olmuyordu. İnanılmayacak kadar acımasız, hiç gülmeyen psikopat suratlı bir kişilikti. Çok şükür ki ben eve girince o dışarıya çıkıyordu. Her gün nerelere gidiyordu bilmiyordum. Pek konuşmuyorduk. Artık teyzenin kahvaltısını ve yemeğini ben hazırlıyordum. Evi de elimden geldiğince temizlemiş bir nebze olsun yaşanır hale getirmiştim. Selma Hanım durumdan memnundu. Bir keresinde: -Sağ ol Nazan Hanım, ev tertemiz oldu. Görüyorsun bizim evle ilgilenecek vaktimiz yok. Temizlikçi kadınım vardı ama o da işe yaramazın tekiydi. Uzun zamandır güvenilir birini bulamamıştım. Sen çok iyisin. Bayramda beraber iyi bir temizlik yaparız olur mu? -İnşallah Selma Hanım o günlere bir erelim de. Selma Hanımın memnuniyeti umurumda değildi. Teyzem mutluydu ya... Ona evlatlarından yakın olmuştum. Yemeğini en iyi şekilde hazırlıyor, kuru yanaklarından öperek yediriyordum. Odasını her gün temizleyip havalandırıyordum. Zavallı ihtiyara âdeta can gelmişti. Saatlerce sohbet edebiliyorduk. Teyzenin yaşadıkları hakikaten kitaplara sığmayacak kadar çoktu. Gözümle şahit olmasam inanmazdım. Onun tüm çektiklerini tamamen yazıp herkese ibret olsun diye yayınlanmasını isterdim ama bu çok zordu. Teyze her gün biraz daha iyileşiyordu. Gelini ve torunlarını gözyaşları içinde anlatıyordu. Ben duyduklarım karşısında delirecek gibi oluyordum. Bu insanları tanıdıkça teyzenin daha birçok şeyi örtbas ettiğini de görüyordum. Çünkü oğlunun üzülmesini istemiyordu. Haklıydı. Oğlu çok zavallı, çok aciz bir adamdı. Çünkü Avrupalarda okumuş kültürlü saygılı bir beyefendiydi. Çok ufak tefek bir yapısı vardı. Beni ne zaman görse saygıyla başını eğer, defalarca teşekkür ederdi. Ne yazık ki aksine korkunç bir karısı vardı. Çocukları da çok ahlaksız yetişmişlerdi. Oğlu sürekli içiyor, babaannesinden para alabilmek için onu tehdit ediyor ve hırpalıyormuş. Teyzeyle aynı odayı paylaşıyordu. Sabahları teyzenin odası leş gibi içki ve sigara kokuyordu. Çok şükür ki ailesiyle kavga ettiği bir gün kendine bir ev bulup taşındı... Aradan dört ay geçmişti. Askerden gelen oğlum işe girdi. Teyze de düzelmişti. Ben de oğluma "Sen iş bulana kadar çalışacağım" demiştim. İyi de bu teyzeden nasıl ayrılacaktım? (Devamı yarın) >> Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00