Okumak, iyi bir üniversiteyi kazanıp bitirerek iş sahibi olmak birçok gencin hayalindeki bir durumdur. Bunu gerçekleştirmek için de nice mücadeleler verilmekte, nice uykusuz geceler yaşanmakta, nice alın teri akıtılmakta ve nice gözyaşı dökülmektedir.
Ben de böyle çetin bir mücadelenin ardından 2002 yılında Abant İzzet Baysal Üniversitesini kazanarak Bolu’nun yolunu tuttum. İlk başlarda zorlansam da -ki bu normal bir durumdu çünkü yeni bir ortam, farklı farklı arkadaşlar, alışmak elbette zordu- zaman geçtikçe şehre de Bolu halkına da alışmıştık.
Devlet yurdunda 8 kişilik bir odada kalıyorduk. Yurdun yemekleri damak lezzeti bakımından annemizin yaptığı yemekleri tutmasa da yine de hakkı yenilmeyecek derecede lezzetliydi. Yurtta kalmak, beraberinde birtakım kurallara uymayı da gerektiriyordu. Yemek saatlerine, yurda giriş çıkış saatlerine dikkat etme noktasında idarecilerimiz bizleri sürekli ikaz ediyor uyarıyordu.
Bir yıl yurtta kaldıktan sonra sınıfımızdaki arkadaşlarla birlikte bir ev tutmaya karar verdik. Kaldığımız öğrenci evimizde kendi yemeklerimizi kendimiz pişiriyorduk. Eh zamanla yemekleri lezzetli yapma noktasında kendimi çok geliştirdiğimi düşünüyorum. Evde arkadaşların da genel isteği üzerine çoğu zaman yemekleri ben yapıyordum.
Üst katımızda oturan bir Ayşe Ablamız vardı. Çok iyi niyetli bir kadındı. Bizi ara sıra yemeğe davet ederdi. Yemekleri gerçekten çok nefis çok harikaydı. Ayşe Abla bizi davet ettiği günlerde akşamın olmasını dört gözle beklerdik. Nasıl beklemeyelim ki o leziz yemekleri tatmayı…
6. sınıfa giden Samet diye dünya tatlısı bir çocuğu vardı. Samet, yazılı olduğu haftalarda bize gelir, biz de dersler hususunda Samet’e yardımcı olurduk.
Samet de bizleri çok iyi dinler bundan dolayı da yazılılardan yüksek notlar alırdı. Ee tabii bu durumda Ayşe Abla bizleri her zaman ödüllendirirdi. Neyle mi? O enfes yemekleriyle. Apartmanımızda 75-80 yaşlarında kalan İbrahim Amca ve eşi Makbule Teyze vardı. İbrahim amca bizleri çok severdi. Üst katımızda oturuyorlardı. Ne zaman bizimle asansörde karşılaşsa, “Yav çocuklar normalde üniversitede okuyan öğrencilerin kaldığı evlerde ses, gürültü hiç eksik olmaz ama sizde bunu görmüyoruz ve biz bundan çok memnun oluyoruz. Bir ihtiyacınız olduğunda hiç çekinmeyin kapımızı çalın” derdi. DEVAMI YARIN