Öldürmeyen Allah öldürmüyor

A -
A +

Kendimi el yazım ile anlatmayı çok isterdim. Ama yazı yazmak acı hatıralarımda kaldı. Biz mübadil bir aileyiz. Yunanistan'ı bırakıp gelmek zorunda kalmış dedemler. Cevabı yakın tarihimizde saklı. Sırp kasabı Mladiç midir nedir günlüklerini duymuşsunuzdur: "50 bin Boşnak'ı öldürmek bir şey değil, onu sonra da yaparız. Önemli olan Müslüman halkı bu topraklardan temizlemek." diyor alçak. Bize de Yunanistan'da aynı muameleyi reva görmüşler zamanında. Ninem, babasının nasıl öldürüldüğünü anlatırken hep ağlardı. Babası Üsin Aga'yı (Hüseyin Ağa) hanımı ve çocuklarının gözü önünde kıtır kıtır keserek şehit etmişler. Ninem o vakit dokuz yaşındaymış. Ceddimiz Osmanlı, toprak kaybına uğramaya başladıkça çekildiği ülkelerde kalan Müslüman halk çok zulüm görmüş. Çok sıkıntı çekmiş. Bakın hâlen de niyetleri aynı... Allah fırsat vermesin. Ben çocukken zatürreden aylarca hasta yatmışım. Ölecek diye başımda beklemişler. Ölmemişim. Sekiz yaşında iken çamaşır kazanına düşmüşüm. Fokur fokur kaynayan kazanda sanki tavuk gibi haşlanmışım. Hastaneye yarı ölü halde götürmüşler. Yine "ölecek" diye günlerce başımda beklemişler... Ölmemişim... Hâlen vücudumun her yeri yanık iziyle doludur. Saçım bile ara ara, kel keldir. On yedi yaşımda, şiddetli karın ağrısıyla hastaneye götürdüklerinde apandisit var diye hemen ameliyata almışlar. Bir de bıçak yarası eklenmiş vücuduma. Derken beş sene sonra bir trafik kazası geçirdim. Sekiz kişinin öldüğü bir kazada yaralı kurtulan beş kişiden biri bendim. Ama hastanede kendime geldiğimde sol kolumun felç olduğunu öğrendim. Kopan sinirler sebebiyle kolum felç olmuştu. Gençlik vardı serde. Vücudumda yanıklar da olsa dışarıdan bakıldığında yakışıklı bir delikanlıydım. Mahallemizin kızları tek kollu Bahri'yi ne yapsındı? Ben onları beğenmezken şimdi onlar beni beğenmeyecekti. Allah'ım, ya kolum hepten felç kalırsa? Doktorlara yalvarıyordum: -Ne olur kolumu kurtarın doktor. Kolum yerindeydi ama benimle alakası yoktu. Omzumdan aşağıya sarkan koca bir et parçası gibiydi... His yok hareket yok... İşte, tendon kopması mıdır doku ezilmesi her ne ise. Her şeyi denediler. İmplant falan hiçbiri fayda etmedi. Sağ kolum artık bana ait değildi. Günlerce ağladım... Kendimce yakışıklı bir delikanlıydım. Elektrik kalfasıydım. Beş altı katlı koca bir apartmanın elektrik tesisatını usta karışmadan döşeyebilecek kadar işi kapmıştım. Ama şimdi tek kolla bedensel engelliydim. Hayata küstüm. Yemeden içmeden kesildim. Sanki bir kolum olmayınca yaşayamayacaktım. Ama gerçekten çok garip bu dünya... Eğer o kaza olmasaydı... O hastaneye gitmeseydim. Orada günlerce iğne, ilaç tansiyon derken benimle ilgilenen hemşire ile kalplerimiz uyuşmasaydı bu çocuklar olur muydu? Eşimle hastanede hemşirem iken tanıştım. Baygın iken sayıklıyormuşum: -Beni kimse beğenmez artık anne! -Ama o beni beğeniyormuş işte. Tek koluma rağmen hasta yatağımda iken nişanlandım. Çünkü çok sevdik birbirimizi. Kader işte... Bu evlilikten bir oğlum üç kızım olacakmış. Taburcu olduktan iki ay sonra da düğünümüz oldu. Sağ olsun ailelerimiz bize destek verdiler. En büyük desteği de Usta'm verdi. Beni işten çıkartmadı. Allah ondan razı olsun. Zaman içinde sol kolumu sağ kolumun yerine de kullanmaya alıştım. Sağ kolumun tedavisine çok uğraştık. Ama bir türlü eski sağlıklı kol olmadı. Hayırlısı olsun diyorum. İnsanlar ne gençliğine ne yakışıklılığına güvenmeli. Her şey Allah'ın takdiri. Bahri Acara- Manisa Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.