Olmayan şey saygı mı?

A -
A +
"İnsanlar tıkış tıkış... Bunalıyor herkes, şoförle kavga ediyor" diye yorum yaptı. Kendini dinleyen bir iki yolcu olduğunu fark edince de nazik konuşmasını sürdürdü:
"Artık İstanbul doydu... İnsan selinden sokağa çıkamaz olduk. Haftada bir karşıda oturan ablamı ziyarete gitmek için çıkıyorum. O da burnumuzdan geliyor böyle. Bu yaşımızda ayakta telef oluyoruz. Haftada bir ziyarete de gitmeyelim mi? Evde iyice hapis mi olalım?
60'lı yaşlarda memur emeklisi olduğunu tahmin ettiğim bir hanımdı... Metrobüs ikindi saatinde ona göre çok kalabalıktı. Tıkış tıkış hâlini de bildiğimiz için bize göre normal kalabalıktan bile bunalmıştı.
Ama asıl sıkıntı şuydu... O koskoca yaşlı kadın tutamaklara tutunmakta güçlük çeke çeke ayakta yolculuk etmeye çalışırken genç yolcular "yaşlıya yer verme" gibi bir alışkanlığı bilmiyordu. Sanki bu kültür tarih olmuştu.
Derken ani bir frende kadıncağız az kalsın yere kapaklanacaktı. Onun o hâlini gören orta yaşlarda bir bey kalkıp yer verdi. Yine ne varsa eskilerde var.
Yaşlı kadının arzu ettiği bir koltuk bulma lüksü yoktu. Ters oturmak zorunda kalmıştı. Ama oturmuştu yine de... İşte bu ters oturduğu koltukta konuşmaya devam ediyordu:
"Arabayla gidemiyorsunuz artık bir yerden bir yere. Saatler alıyor. Taksi tutmaya da paramız yok (sanki taksi tutsa özel arabanın gidemediği yere taksi nasıl gidecekse) mecburen böyle bu eziyeti çekiyoruz..."
Az sonra karşısındaki iki kişilik koltuktan bir yolcu kalkınca, oradaki diğer bayan bu hanımı "yer boşaldı gel" diye yanına çağırdı. Meğer iki kişilerdi.
Ve şöyle bir şey oldu... Kadın, kendisi diğer arkadaşının yanına geçerken, kendisine az önce yer veren orta yaşlarda beyefendiden boşalan koltuğa, o kadar insan arasında 18-20 yaşlarındaki bir genç kıza "geç otur" der gibi işaret etti. Meğer o genç kız da onlarla birlikteydi.
Genç kız beden diliyle isteği kabul etmedi, ayakta kalmaya devam etti ama o zaman fark ettim ki, az önce kendisine yer verilmemesinden şikâyet eder tarzda üzüntülerini belli eden yaşlı hanımefendi, otobüste onca yaşlı var iken boşalan koltuğa kendi gencecik kızı veya belki de torununu oturtmanın telaşını yaşıyordu.
Sonra da "gençlerde saygı kalmamış" edebiyatı yapılıyordu. Meğer yediden yetmişe bizde kalmayan şey saygı değil "empati" idi.
          Kamil Turan Akçebe-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.