İsveç'e gittiğim yılın ilk aylarıydı... Mustafa isimli bir kişiyle tanışmıştım. Benden on yaş kadar büyük, uzun boylu, iri gövdeli, oldukça göbekli, insan irisi fil gibi bir adamdı. Ben onun yanında minnacık bir insan, hatta çocuk kalıyordum. Mustafa çok okuyan, oldukça kültürlü, İngilizcesi son derece iyi biriydi. Zaten bugün adı Boğaziçi Üniversitesi olan Robert Kolej mezunuydu. Demek ki hâli vakti yerinde olan bir aileden geliyordu. Onu hep kütüphanelerde gazete ve kitap okurken görüyor ve doğal olarak imreniyordum. İsveç'te çay ve kahve gibi sıcak meşrubat içecekler -iklimin soğuk olmasından olsa gerek- çok tüketilir. Biz de Mustafa ile beraberken sık sık çay ve kahve içiyorduk. Fakat bütün ödemeleri ben yapıyordum. Yani Mustafa hiç hesap ödemek istemez gibi davranıyordu. Ben de bunu önemsememekle birlikte, biraz yadırgıyordum... Derken bir gün Mustafa beni öğle yemeğine davet etti. Ben de bunu Mustafa'nın benim ısmarladığım sıcak içeceklere karşılık bir jestte bulunmak istediği şeklinde yorumladım. Metroyla Mustafa'nın kaldığı öğrenci yurduna doğru yola çıktık. Metrodan inince ağaçlar arasından giden bir patikada yürümeye başladık. Mevsim sonbahardı, bir taraftan ilk karlar yağmış, diğer taraftan da ağaçların üstünde daha hâlâ sarı yapraklar vardı. Yolu yarıladığımız bir yerde Mustafa birden durdu ve etrafı denetledi. Sonra da, koşar adımlarla kuşların çok yoğun olduğu bir kulübeye doğru koşmaya başladı. Ben ne yapacağını merak ediyordum. Cebinden bir poşet çıkardı. Poşete bir şeyler doldurmaya başladı. Hâlâ bir şey anlamıyordum. Sonra gittiği hızla, bana doğru koşarak geldi. Bana İsveçlilerin çok zengin olmasından dolayı, kuşlara bol miktarda kaliteli ekmekler ve ayçiçeği verdiklerini, bu ekmekleri alarak büyük bir masraftan kurtulduğunu söyledi. Bir anda Mustafa'dan çok iğrendim. Hele garip kuşların yiyeceklerine ortak olmasına çok bozuldum. Onun kaldığı öğrenci yurduna vardık. İsveç'te öğrenci yurtlarının çoğunda odalar özeldir ve her odanın banyosu ve mutfağı vardır. Ve odalarda uzun süre arkadaşlarını ağırlamak serbesttir. Mustafa makarna pişirdi ve sofrayı kurdu. Beraberce sofraya oturduk. Ben hâlâ üstümden şoku atlatamamıştım. Makarnadan biraz isteksizce de olsa yedim ama kuşların ekmeklerine elimi sürmedim. Mustafa'nın neden o kadar şişman olduğunun bedava yemekten kaynaklandığını da anlamıştım. Bir daha onunla mümkün oldukça görüşmemeye karar verdim. Devamı yarın... > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00