"Onlar hiç evet demedi ki!.."

A -
A +

Bugün değil sadece... Dün de karşı gelmişlerdi... Şimdilerde "nükleer santrale hayır" diyenler olduğu gibi... O yıllarda da "Köprüye hayır" diyorlardı. Hangi köprüye canım? Boğaz'ın gerdanlığı dediğimiz Boğaziçi Köprüsü'ne... "Hayır" kampanyası o vakit de modaydı... Bizim İktisat Fakültesinde bazı hocalar modaya dört elle sarılmıştı. O yıllarda Cumhuriyet Gazetesindeki hararetli yazılarıyla tanıdığım, Profesör Gülten Hocamız "Köprüye niçin hayır?" demek gerektiğini, bilimsel (!) yöntemlerle açıklamak için epey ter dökmüştü... Aradan yıllar geçmiş, onlara rağmen kervan aksamamıştı. Boğaziçi Köprüsü hizmete açılmıştı. Halk sebep olanlara dua ediyordu... Bir gün bir İETT otobüsünde Boğaziçi Köprüsü'nden geçiyordum. Gözlerime inanamadım. Bizim Gülten Hoca da köprüden geçiyordu. Hem de özel otosuyla... Çünkü o vatandaş değildi. Vatandaş toplu taşıma araçlarıyla geçer, yine de köprüyü yapanlara dua ederdi... Ya onlar? Onlar hep eleştirirdi. Ama gerektiğinde bilimsel eleştirebildikleri köprünün üzerinden özel otolarıyla da Köprünün keyfini çıkartabilirlerdi. O zamanları hatırlıyorum... Anadolu'ya yük taşıyan kamyonlar, Sirkeci'de Arabalı Vapura binmek için kuyruk olurdu. Ta Sirkeci'den Yenikapı'ya kadar. Şoförler çaresizdi. Bazen günlerce kuyrukta bekleme çilesi çekerdi. Yaz aylarında, kuyruktaki kamyon şoför ve muavinleri yükün üstüne serdikleri yataklarda yatar, kamyonun yanında yöresinde piknik tüpte yaptıkları üstünkörü şeyleri yemek diye yemeye çalışırlardı. Yolcu otobüsleri yine öyle... Onlara daha çabuk sıra gelirdi. Ama yine de saatlerce kuyrukta beklendiği olurdu. Anadolu yakasından Avrupa'ya geçecek araçlar için de sıkıntı aynıydı. Bu zihniyet, nükleer santral için de bilimsel açıklamalara devam ediyor... Öte yandan daha "Marmaray Tüp Geçit" henüz tamamlanmadan, 3. köprü gündemde. Ülke kalkınmasının temel direkleri altyapılar değil midir? Cumhuriyet döneminde, rahmetli Menderes'in başlattığı yol, su elektrik altyapı çalışmaları, o hızla devam etseydi, Türkiye'nin çehresi yıllar öncesinden değişmiş olacaktı. Ama gel gör ki bu "Yapıcıların" karşısında "Yıkıcılar" her fırsatta bilimsel açıklamadan vazgeçmemiştir. İhtilallerle bu ülkenin neler kaybettiğini, artık bilmeyen yok. Ama bir de bu yıkıcılar, bu hayırcılar var. Hem yapılan hizmetlerden kaymak tabaka olarak en fazla yararlanan onlar. Hem bu hizmetlere en fazla karşı gelen onlar. 1990'lı yılların başında, İSKİ'de yaşanan Göknel skandalında tam 2 trilyon lira zevk ve sefa peşinde ham yapılmıştı... Recep Tayyip Erdoğan'ın Başkanlığı zamanında İstanbul'a yapılan bir kavşak çalışması dahi bu paranın dörtte birini bulmuyordu. Yapıcılarla yıkıcılar arasındaki fark işte buydu. > Sait Yolaçan-İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.