Dedem 1914 Cihan Savaşında şehit düşen Selim Kavalcı. Şehit şüheda torunuyuz bu topraklarda. Ben hep inanırım ki Rabbim şehitlerimizin ve büyüklerimizin hürmetine nice dar zamanda imdadımıza yetişmiştir. Şimdiki hatırada olduğu gibi... Efendim bendeniz 14 yıl devlet teşekkülünde (kuruluşunda) görevimi icra (yerine getirme) esnasında kurumun İstanbul Bölgesi kısmî lağvolması (iptal edilmesi) dolayısıyla başka bir ilimize tayinim çıkınca ailevi sebeplerden dolayı istifa etmek durumunda kaldım. Bunun ardından rızkımızı kazanmak üzere bir iş düşünmeye başladık. Daha önce hiç anlamadığım tekstil sektörüne niyetlendik. Yıl 1989. Yedi yıllık bir aşamadan sonra bir arkadaşla hanımın bilezikleri, borç para falan derken sermaye bulup ortak bir atölye açtık. Bir yıl işler çok iyi gittiği halde, neredeyse tüm yük benim sırtımda olduğu halde ortağım bir gün geldi dedi ki: -Ben bu sektörden çıkmak istiyorum. Tekstil işi yapmayacağım. O sebeple ayrılıyorum. İstersen atölyedeki hakkımı sana devredebilirim. Ortaklığın gerektirdiği miktarı ha deyince verme şansım yoktu. Dedim ki: -Madem öyle düşünüyorsun. Ortaklıktaki hakkını hesap ederiz. Bir ödeme planı çıkartırız. Ancak bu şekilde bir ödeme yapabilirim. Ben böyle söylesem de ortağım bu teklifimi kabul etmeyip kendisine ait makinelerini alarak iş yerini terk etti. Sanki beni protesto eder gibiydi. Fakat iş yerinin tesisatı, harcaması, çalışan on iki kişinin maaş ödemesi vs. de ortak idi. Ama o ayrıldığı için hepsi bir anda benim sırtıma kalıvermişti. Yani böyle mi yapılmalıydı? Bir ortak ortaklıktan ayrılırken geride kalan arkadaşının hayatının altüst olması için de elinden geleni yapması mı gerekirdi? Bir de atölyenin dışarıyla irtibatı olan müşterilerimizin aradığı firmanın telefon hattı da onun üzerineydi. Makineleri söküp aldığı yetmezmiş gibi telefonu da söküp aldı. Oysa kendisiyle ayrılmak istediği gün konuşmuştuk. Para karşılığında dört gün sonra bana devredebileceğini söylemişti. Ama iki gün sonra çıkıp gelmişti. Yani aradan bir cumartesi pazar geçmişti. Pazartesi bismillah, sabahleyin çıktı geldi. Dedi ki: -Ben PTT'ye gittim, telefon hattını kapattım. Şimdi telefonumu almaya geldim. -Ama ağabeyciğim anlaşmamız böyle değildi, dedim. Hem herkes bu numarayı biliyor. Bunu bana yapma!.. Ne dediysem ikna olmadı. Olacak gibi de değildi. Kararlı bir şekilde telefonu, kablolarıyla birlikte söküp aldı. Çaresiz kalakalmıştım... Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00