Ankara-OSTİM'de patlayan oksijen tüpleri beni yıllar önceye götürdü... Şimdiki "Balyoz" davasında adı sıkça geçen Hasdal Kışlası, o yıllarda 6. Piyade Tümeniydi. Biz de Tümen Karargâh Bölüğünde askerdik. Şu günlerde siyasetteki bir emekli paşa da o yıllarda yarbay rütbesiyle kurmay başkanımızdı. Eğer o gün "kademe" denilen tamir ve bakım atölyesinde bir kıvılcım çaksaydı, komutanlarımızla birlikte havaya uçacaktık. Kulakları çınlasın İsmail astsubayımız ne olduysa telaşla emir veriyordu. Araç mı yetişecekti kimbilir o gün hangi acil ihtiyaçtı? İki üç asker telaşla ne yapacağını bilemezken birinin ayağı yerdeki oksijen kaynak kablosuna takıldı. Kablo da, bağlı bulunduğu koca oksijen tüpünü çektirince bir anda oksijen tüpü devriliverdi. Vana kısmı nereye rast geldiyse küt diye kırıldı. Bir anda müthiş bir tazyikle oksijen boşalmaya başladı. Tam o anda olacağa bakın. Tam o anda... İki kapılı kademenin arka kapısından bölük komutanımız Yüksel yüzbaşı girdi. Girmesiyle birlikte yüksek sesle "DİKKAAT!" demesi bir oldu. Tümende dikkat çekildiğinde herkes bilir ki orada Tümen komutanı vardır. Yüzbaşımız dikkat çektiğine göre demek ki şu anda kademede Tümen komutanı var demektir. Biz bölük komutanımızın dikkatiyle yönümüzü ona değil, ön kapıya çevirdik. Bir de ne görelim ön kapıdan içeriye, kulakları çınlasın Tümen komunatınımız, Salih Paşa ile yanında Kurmay Başkanı Osman yarbayımız girmiyor mu? Yüreğimiz ağzımıza geldi. Ama yapacak bir şey yok. Hemen esas duruşa geçtik. Sanki heykel oluvermiştik. Ya boşalan oksijen tüpü? O var gücüyle "Tıssss" diye boşalmaya devam ediyor. Oksijen boşalıyor. Biz esas duruşta hareket edemiyoruz. Ne bu durumdan bölük komutanımızın haberi var. Ne de tümen komutanı ile kurmay başkanı vahametin farkında. Çünkü onlar gelmeden birkaç saniye önce oldu. Durumu söylemek gerekmez mi? "Komutanım tehlike!" demek gerekmez mi? Ama kimde var o cesaret? İyi de komutanlar bu sesi merak etmiyor mu? Etmiyor. Çünkü orası tamir bakım yeri. Kompresör falan çalışıyor. Dolayısıyla bu müthiş tıslamayı belki de rutin bir kompresör sesi zannediyorlar. Allahım şimdi bir facia çıkacak. Hep birlikte havaya, ha uçtuk ha uçacağız... Tümen komutanı orada, kademenin yapılandırılmasıyla ilgili talimat mı veriyordu, bir değişiklik mi arzu ediyordu bilemiyorum. O, talimatları verdi. Bölük komutanımız sürekli "emredersiniz komutanım" diyerek emri aldığını belirtti. Osman yarbayımız da kırmızı kaplı not defterine Tümen komutanının emirlerini not etti. O, hep komutanın yanında bulunur, her emri not eder sonra da hiç sektirmezdi. Çok titizdi. Onlar, üç komutan olarak durumun vahametinden habersiz görüşmelerini yaparken biz de yüreğimiz ağzımızda oksijen tüpünün ve kendimizin akıbetini merak ediyorduk. Komutan talimatını verdi. Söyleyeceklerini söyledi. Bize hiç dönüp bakmadı bile. Biz de heykel gibi olduğumuz yerde onları izledik. Kademeden dışarı çıkarken bölük komutanımız tekrar "Dikkat" çekti. Hep birlikte kademeden ayrıldılar. Onlar gitti, oksijen tüpündeki hava da bitti. Tıslama kesildi. Durum kazasız belasız atlatılmıştı. Hiç konuyu dallandırıp budaklandırmadan oksijen tüpünü kaldırıp boşalan tüplerin yanına götürdüler. O korkunun verdiği stresten günlerce uyuyamadık. Daha sonra uzun süre rüyalarımıza kâbus olarak girdi. Emin Ceylan-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00