Otuz senelik dostun duası

A -
A +

Öylesine yalnız, öylesine çaresiz, omuzlarım çökük, başım öne eğik yürüyordum... Henüz hayatımın baharındayım. Evliydim, çocuklarım vardı. Hatta anam, babam, bütün sevdiklerim yanımda, yakınımda ama ben kendimi yalnız hissediyordum. Yüreğim bomboş, adeta tarifini yapamadığım bir depresyondayım. Adeta yüreğimi ferahlatacak gönül dostları arıyordum. Onca tanıdık, onca akraba arkadaş, hiçbiri değildi aradığım. Bu düşüncelerle dalgın yürürken bir gazete sayfasına ilişti gözüm. Okumayı çok severim. Alıp okumaya başladım. Allah'ım ne güzel şeyler yazıyordu. Okudukça içim ferahladı. O zamanlar herhangi bir gazeteye abone olma imkânımız yoktu. Hasbelkader bir yerde rastlarsam o günün gazetelerini okurdum. Yetmiş dokuzlu yıllarda ise böyle bir gazeteden çok kimsenin haberi yoktu. Elimdeki gazete sayfası iç sayfalardan birine ait olmalıydı. O zamana kadar böyle bir yazıya hiçbir gazetede rastlamamıştım. Güzel dinimizden bahsediyordu. Ne de güzel anlatımı vardı. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Bir gün, eşimin yeğeni memleketten İstanbul'a giderken bizi de ziyarete gelmişti. Yirmi beş yaşlarında, son derece terbiyeli, saygılı bir gençti. İlk o getirmişti evimize. Eşime hitaben demişti ki: "Dayıcım, size bir gazete getirdim. Eminim çok beğeneceksiniz, yeni sayılır. Henüz çok tanıyan yok ama inanıyorum ki bir gün herkes tarafından tanınacak." Birden heyecanlandım, eşimden önce gazeteyi ben aldım elime. Türkiye Gazetesiydi bu. Hiç unutamadığım o güzel sloganı ise "Huzur veren gazete"ydi... İşte aradığımı bulmuştum. Aylar önce asfaltta yolumun üstünde bulduğum sayfadaki yazılar karşımdaydı. Konuları değişikti ama aynı sayfalardı. Gözlerime inanamadım. O günden sonra can dostumu hiç bırakmadım. Hakikaten huzurla dolmuştum. Daha sonraları TGRT FM ile tanıştım. Artık yalnız değildim. Tanıdığım sevdiğim herkesi bu gazeteyle ve radyoyla tanıştırdım. Aradan tam otuz yıl geçti. Asla bu dostlarımdan vazgeçmedim, geçemezdim... Onlar her konuda bana gerçek dost oldular. Onlar olmasaydı onları tanımasaydım kim bilir ne hatalara düşecektim. Onlara minnettarım. Bütün emeği geçenlere nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Otuz yıldır bütün köşe yazarları benim birinci dereceden akrabam oldu. Onların başına bir dert gelse üzüntülerine yürekten katılıyorum. Sevinçleri ise hep sevincim oldu. 26 Mart 2009 günü bu köşede Dr. Nezih Berksoy'un hatırasını okuyunca gözyaşlarımı tutamadım. Saygıdeğer Rahim Er Beyefendi, gerçekten çok takdir ettiğim bir yazar. Onun makalelerini heyecanla takip ediyordum. Gazetemin okumadığım hiçbir köşesi yoktur. Özellikle İnsan ve Toplum sayfası ve makaleler vazgeçemediğim yazılar... Rahim Er Beyefendinin, evladının başına gelen, bir anne olarak beni çok sarstı. Saygıdeğer eşleri de, kendisi de biliyorum ki Allahü tealadan gelene sabırla tevekkül etmişlerdir. Ama ana baba yüreği evlat için çarpıyor olsa da bu elbette ki dayanılması güç bir imtihan. Cenabı Hak yar ve yardımcıları olsun. Rabbim korktuklarından emin, umduklarına nail eylesin. Sevdiklerinin hürmetine dualarımızı kabul eylesin. Bu zamanda nadir yetiştirilen bu genç evladımıza da âcil şifalar diliyorum. Her zaman dualarımızda olduklarını söylemek ve onları tanımasak da kendilerini candan seven takdir eden dostlarının olduğunu bilmelerini istiyorum. Rabbim evlatlarını bağışlar inşallah... Ailece sizleri çok seviyoruz. Rabbimin sevdiklerini vesile ederek dünya ve ahiret saadetiniz için dualar ediyoruz. Sizler de bizi hatırlayın. Necla Koç- Sincan Ankara > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.