Öz anneme söylememişler!..

A -
A +

Öz annem zannettiğim anneciğimden öğrendiğim her şey şaşırtıyordu. Beni büyüten annemin söylediğine göre köyde iki ablam bir de ağabeyim varmış. Dedem, dul kalan annemi, amcamla nikâh ederek yuvamızı geleneği kurtarmış ama yuvamızı dağıtmaya başlamış. Beni de evlatlık olarak satılığa çıkarmış!.. Para uğruna bir annenin bağrından koparılmanın ve yıllarca aranmamanın acısını yıllar sonra hissediyordum. Anladığım kadarıyla dedem, beni nereye ve kime sattığını da öz anneme söylememiş. Annemi dinlerken, sessiz hıçkırıktan başka hiçbir ses çıkaramıyordum. Ne söyleyeceğimi, ne düşüneceğimi ve de neye karar vereceğimi bilemiyordum. Birilerine küsmek istiyordum ama kime? Anne- baba dediğim bu değerli insanlara mı, hiç tanımadığım öz anneme mi, yuvamızı dağıtan dedeme mi, yoksa hayata mı küsmeliydim? Diğer ablalarımın akıbetini hiç bilmiyorum. Öğrendiğime göre ağabeyime dokunmamışlar. Cehaletin ve paranın esiri olan dedem, soyunu erkek torunlarına emanet edecekmiş. Bunca talihsizliğin kurbanı olmuşken, böyle kıymetli bir aileye evlatlık olmak, kara bahtımın ağaran tek köşesiydi. Doğduğum kasabayı, soyumu, annemi, kardeşlerimi... Geçmişime dair her şeyi öğrenmiştim. Dinlediğim gerçekler hayal duvarlarını tek tek yıkarken, yorulan bedenim ve zihnim iyice gerilmişti. İç çekişlerimle bölünen uykumu tekrar yakalamaya çalışarak, hayatımın en uzun ve en sıkıntılı gecesini o gün yaşadım. Sabah uyandığımda bir an, dünkü yaşadıklarımın rüya olabileceğini düşündüm. "Hayırdır İnşallah" diye yoruyordum ama uykum açıldıkça dünde kalan gerçekler süratle bugüne geçiş yapıyordu. Bana sonsuz sevgi ve emek veren sevgili ailemi terk etmeyi düşündükçe vicdanım devreye giriyordu. Öz annemi görmeyi ve onu tanımayı da çok istiyordum. İçime yerleştirdiğim sanık sandalyesine kalbimi ve beynimi oturtup sorguya çekmeye başladım. Sorgulama derinleştikçe çaresizliğe mahkûm oluyordum. Günlerce iki ateş arasında kalmıştım ki, aldığım ani bir kararla o gün sabah okula gider gibi evden ayrılıp doğruca, doğduğum köyün yolunu tuttum. Her gün biraz daha şiddetlenen suskunluğumu bozmaya karar vermiştim. Vedalaşmadım, vedalaşamazdım... Belki haksız bir kaçıştı ama vedalaşarak ayrılacak kadar da cesur değildim. Dedeme öfke, anneme hasret ve arkamda bıraktığım aileme de vicdan borcu yüklenerek yola çıktım. Okul formam ve sırt çantamla doğduğum köye giden minibüste yerimi aldım. Dağların eteklerinden kıvrılarak köyüme doğru gidiyordum... Devamı yarın Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.