"Pervari'ye otobüs kaçta kalkar?"

A -
A +
"Sadece bizden yaşlı bir ağabeyimizin zaman zaman bodrumdaki kalorifer dairesine indiğini gördüğümüz olurdu..."

Hayatımız roman oluyor ama bu romanlardan ders alınmazsa cemiyetimiz bugünkü gibi insan kılığında canavarlarla dolmaya devam eder. Gazetemizin "Bizim Sayfa"sını ve "Hayatım Roman"larını titizlikle takip etmeye pek tutkunum. Fakat benim roman bitmek üzere... Yaş 85'e merdiven dayadı. Bu merdivenlerin temellerinin sağlam zeminlere oturtulmadığını, hatta uzaktan, dışarıdan kumandalı dinamitler yerleştirildiğini bugün tepeden çok iyi görüyor ve ürperiyorum.
Çankaya'da oturuyoruz. Otobüslerde her gün devlet erkanının aleyhinde bağırarak konuşmalara şahit olduğumda, "Kardeşim burası seçim meydanı değildir, lütfen rahatsız etmeyin" dediğimde, "Yoksa sen de Cumhuriyet düşmanı mısın?" gibi hiç ilgisi olmayan bir öfkeyle karşılaşıyorum...
Şaşırmıyorum, zira tırmandığım merdivenlerde adım adım "çağdaşlık" adı altında öz kültürümüzden koparılmak için sinsice planlanmış "Gregoryus kurnazlıklarına" şahit olduğumu, bunun için değerlerimizi istismar ettiklerini hatırlıyorum.
Babam öz kültürümüzün timsali, dindar, bilgili bir öğretmendi. Namaz vakti girdiğinde misafirlerimizle saf tutup namaza dururlardı. Ben 6-7 yaşlarında iken onların arkasında namaz kılmaktan nasıl mutlu olurdum. Ne yazık ki babamı ufacıkken kaybettim. Vilayetimizde lise olmadığından 1946 yılından itibaren memleketimden ayrıldım. 1949 yılında Ankara Tıp Fakültesi'ne girdikten sonra talebe yurtlarında kalıyordum. Ufak yerlerden Ankara'ya gelip koskoca fakültede okuyan bizler tıpta, hukukta, Dil-Tarih'te vs. okuyanlar kendimizi bir şey oldu zannederek üstünlük kompleksi ile memleketimizde edindiğimiz öz kültürümüzden kopuyorduk. İkiyüz kişilik öğrenci yurdunda namaz kılan arkadaş yoktu. Sadece bizden yaşlı bir ağabeyimizin zaman zaman bodrumdaki kalorifer dairesine indiğini gördüğümüz olurdu. Sonradan öğrendik ki orada gizlice namazını kılarmış. Bizler imtihanlarda başarılarımızı arkadaşlarla kadeh kaldırarak kutlardık.
Okuldan sonra yedek subaylığımı da bitirdikten sonra 1957 yılında Pervari Hükümet Tabipliğine atandım. Siirt'te otobüsten indiğimde "Pervari'ye otobüs kaçta kalkar?" diye sordum. Etraftan gülüştüler. "Pervari'ye haftada iki gün katır ve atlarla posta seferi var, onlarla gidersin" dediler. Devamı yarın
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.