Profesyonel olmaya mecburuz

A -
A +

Benim yönetim danışmanlığı işine bulaşmam, STFA'da oldu. Sayın Sezai Türkeş, yönetim-organizasyon işine çok düşkündü. "Bu işi Amerikalılar bilir" deniyordu. Ve Sezai ağabeyin isteği üzerine Amerikalı yönetim danışmanlığı firmalarından hizmet alınması kararlaştırıldı. Ancak şirkette de birisi bulunmalı ve bu işten sorumlu olmalı idi. Bu kişi ben oldum ve işe başladığım ilk günlerden itibaren Amerikalı danışman firmaların işvereni konumunda bulundum. Yapılan tüm projelere de fiilen katılıyordum. Bu atmosferde çok önemli deneyimler edindim. Yönetim danışmanlığının belli bir formel eğitimi, okulu, fakültesi falan olmadığı için meslekte kendi kendini yönlendirmek esas metottur. Bu açıdan STFA'daki deneyimlerimin bana katkısı gerçekten çok olmuştur. Özgün yönetim danışmanıyım Yönetim Danışmanlığı alanında 10 yıla yakın bir süre client (istemci firma/işveren temsilcisi-müşteri) olarak çalıştım. 1988 Yılından beri de danışman olarak çalışıyorum. Madalyonun her iki yüzünü de biliyorum. Danışmanlık ilkeleri gereği istemci (client) firmalara asla, "müşteri" demiyor, müşteri muamelesi yapmıyorum. İyi bir yönetim ve organizasyon için sadece "alt yapı" ile uğraşmanın yeterli olmadığını uzun yılların deneyimleri ile gördüm. Bu konuda yapılan yanlışları tespit ettim ve deneyimlerimi şirketlere aktardım. Eksik olan, "üst yapı"ya yönelik, patron ve aile şirketleri danışmanlığı, kurumsallaşma danışmanlığı, profesyonel yönetim danışmanlığı, nesil planlaması danışmanlığı ve iş yapma stratejileri danışmanlığı gibi bir çok kavramı Türkiye'de derinlemesine inceleyen ilk kişi olduğumu söyleyebilirim. Şirketlere, çoğunlukla kendilerinin de istediği gibi klasik ya da popülist akımların değil gerçeklerin, bireysel deneyimlerinin ve özgün görüşlerinin yol gösterisi ile danışmanlık yaptım. Uzmanlık alanlarım Şirket yenileme (corporate renewal); İş yaşamı yaklaşım, zihniyet ve felsefeleri, Büyüme politikaları, Şirket yapıları, Uzun vadeli organizasyonel stratejik planlama. Şirketlerde kurumlaşma (Kurumlaşma Master Planları - KMP). İş yaşamında profesyonelizm felsefesinin geliştirilmesi; profesyonel yönetim, profesyonel yönetime geçiş, profesyonel yönetici ve kişisel bazda tutor'luk. Bireysel kalite, iş yaşamı ve yaşam kalitesi. Kişisel ve organizasyonel yönetim tarzı analizi ve daha etkili bir tarzın geliştirilmesine katkı. Şahıs ve aile (patron) şirketlerinde yönetim. Şahıs ve aile şirketlerinde nesil değişimi ve yeni nesil planlaması. Şirket kültürü; teşhisi, değişimi ve yönlendirilmesi. Değişim, doğal disorganizasyon ve yapılanmama bilinci. İnsan kaynakları ve eğitim politikalarının analizi ve geliştirilmesi. Müşteri, hizmet ve kalite Organizasyonel alt yapı çalışmaları. Bireysel marka olmak STFA'da çalıştığım on yıl boyunca Amerikalı dev danışmanlık firmalarından danışmanlık alırdık. Ben de Organizasyon ve Sistem Müdürü olarak hem işveren vekili sıfatıyla çalıştım hem de projelerde bilfiil görev aldım. Onların deneyimleri ve olumsuz yanlarını gördükçe bu işi onlardan daha iyi yapabileceğime kanaat getirdim ve kendi kendime yemin ettim. Danışmanlık ve eğitim işlerinin bireyselliğe çok yatkın işler olduğunu gördüm. Mesela dünya devlerinden Alvin Tofler bile bireydir ve baş asistanı eşidir. Yani işim bireysel marka olmaya yatkındı ve ben de onu seçtim. Şimdilerde, "marka olmak" diye tanımlanan ancak benim terminolojimle, "isim olmak" konusunda bilinçli ve planlı çaba harcadım. Hemen belirteyim ki, isim olmak için kendi başına çalışmak veya kendi işinin sahibi olmak gerekmez. İnsan bir işyerinde çalışırken de isim/marka olabilir. Bence yanlış bir düşünce Bizim tür işlerde iş çıkarmak için orada burada gezeceksin, kokteylleri, davetleri, açılışları, fuarları, toplantıları kaçırmayacaksın, ünlü isimlerle iğreti de olsa ilişkiler kuracaksın gibi bir düşünce vardır. Ben aksine işim (seminer, konferans, konuşma, danışmanlık, iş görüşmesi) olmadıkça "in"imden dışarı çıkmam. İnim bilgisayarımın başıdır. Bunda beni etkileyen bazı şeyler ve kişiler vardır. Mesela Sezai Türkeş. Kendisine çok yakın çalışma imkânım oldu. Hiç bir yere gitmemesine rağmen, bir çok şeyi, "Beni dünyada ayak basmadığım yer kalmadı" diyen tepe yöneticisinden daha iyi bilirdi. Örneğin, bir malzeme veya ekipman araştırıldığında hiç kimsenin bulamadığı, bilemediği malzeme veya ekipmanı oturduğu yerden bilir, takip eder ve o tepe yöneticilere söylerdi. Onlar da dillerini yutmuşçasına şaşırırlardı. Bu bir yetenektir. Kronik mızmızlık hastalığı Sorunları kendi şirketine, kendi seviyesine, kendi ülkesine ait birşeymiş gibi düşünme biçimi insanların iş verimini de düşürüyor. İşe, şirkete, yöneticilere, çalışma arkadaşlarına, düzene, sistemlere, adeta bir küskünlük başlıyor. İnsanlar o zaman iş yapmayı maddi manevi karşılığını alamadıkları bir şey gibi görüyorlar ve hatta çalışmayı enayilik yerine koyabiliyorlar. "Burada bir tek enayi ben miyim?" veya "Sana mı kaldı?" ya da "Çalış, çalış, madalya takarlar" gibi yakınmalar oluyor. Bu tür insanlar kronik mızmızlık hastalığına tutulmuş kimselerdir. Halbuki iş hayatına profesyonelce bir yaklaşım, bu gerçekleri görür ve anlar. Dikkat edin kabullenir demiyorum anlar diyorum. Anlamak üstesinden gelmenin başlangıcıdır. Profesyonelce yapılan bir yaklaşım iş hayatının sorunlarını, engellerini aşmaya çalışır. Profesyonelce olmayan yaklaşımda bulunanlar ise yukarıdaki şikayetlerde de belirttiğim gibi "Bu şirket adam olmaz" diye sızlanıp dururlar. Gerçekten aynı şeyi ülkemiz, memleketimiz, milletimiz kendi insanımız için de yapmaz mıyız? "Bu ülke adam olmaz" ya da "Biz adam olmayız" diye. "Olmaz" yaklaşımı küf hastalığıdır. Olmaz, diye yaklaşmak insanın doğal olarak olumlu eyleme geçmesini engeller. Hemen ilave etmek isterim ki, sorunları belirlemek ve çözüm üretmek için tartışmak elbette ki, kronik mızmızlıktan farklı bir şeydir. Kronik mızmızlar durmadan ve yok yere ağlaşırlar. Bu ağlaşmaları iş hayatını yanlış algılayışlarından, sorunların üstesinden gelememelerinden ve kendileri için daima başkalarının bir şeyler yapmak zorunda olduğu şeklindeki beklentilerinden kaynaklanmaktadır. Kronik mızmızlık küf hastalığına yakalanmışlık gibi bir şeydir. Bu tür kişiler durdukları yerde küflenirler ve bir süre sonra etraflarını da küflendirirler. Hastalığın çaresi onlara hemen işten el çektirmektir. Okudum mu, böyle okurum Çok fazla okumam. Mesleki kitaplar okurum. Onları da az okurum. Ama okudum mu da liğme liğme yaparım. Meslek dışı kitaplardan mesela Simyacı'yı okudum. Çünkü bir kitap projem var. Mistik bir yolla insanlara birşeyler anlatmak istiyorum. Onun için kitabı araştırma, inceleme amacıyla okudum. Tam dört kez, ağır ağır, altını çize çize, yedi kez de süratli okudum. Sayfa karıştırdıklarım da cabası. Ben sadece vitrine değil içerisindekine bakarım. Satır aralarını okurum. Yazarın beni kafaya almasına kanmam, ben onu incelerim. Önsözleri, teşekkürleri, giriş bölümlerini, arka kapağı didik didik ederim. Yazar kaç yaşında, daha önce neler yapmış vs. Konularımda bilgiç değil bilgili olmaya özen gösteririm. Her konuya girmem. Mesela öyle insanlar var ki, yazar, kitapları var, köşe yazarı, televizyon programı yapıyor, üniversite hocası, ekonomi yazıyor, siyaset yazıyor, spor yazıyor, yemek, gurme yazıyor, yönetim yazıyor, turizm yazıyor. Onlara şaşıyorum. Usta bir yönetici Merkezi Lousanne'da bulunan Family Business Network (FBN) üyesi, Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) onursal üyesi, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme İktisadi Enstitüsü Mezunları Derneği üyesi, Personel Yöneticileri Derneği üyesidir. Ayrıca Yönetim Danışmanları Derneği'nin (YDD) Kurucu Yönetim Kurulu Başkanlığını yapmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü mezunu olup, Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'da çok sayıda eğitim programına katılmıştır. Bıçakçı'nın; Başarının Olmayan Rotası. İş Yaşamında Kişisel Kalite ve Profesyonel Düşünce ve Davranış, Paradigma ve Yaşam Kalitesi ve, müşterek yazarı olduğu, İş Hayatında Kimsenin Anlatmadıkları adlı üç de kitabı bulunuyor. Daha önce çeşitli sektörlerdeki bir çok şirkette uzun yıllar yöneticilik yapan Bıçakçı en son 10 yıla yakın bir süre, STFA'da Organizasyon ve Sistem Müdürü olarak çalıştı ve 1988'de ayrılarak YÖNTEK Müşavirlik Ltd'yi kurdu. 1948 doğumlu, evli ve bir çocuk sahibi olan Bıçakçı İngilizce biliyor, klasik gitar çalıyor, tenis, yüzme ve squash sporları yapıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.