İsim Fatıma, Sakarya'dan... Size çok özlediğim rahmetli Recep Dede ve Toto Nene'yi anlatacağım... 18-19'lu yaşlardaydım. Ablam en deli çağımda evlenip yuvadan uçmuştu. Yalnız kalmıştım. Sağ olsunlar ablamın iki arkadaşı, benimle arkadaşlık edip aralarına aldılar. Onlar nereye ben oraya yani... Gençliğimin en deli dolu çağında Rabbim, onları bana sanki hediye etti. Çünkü o yaşlar en cahil, dolayısıyla en cesur yaşlarımdı. Onların sık sık ziyaretlerine gittikleri dedesi ve nenesi vardı. Recep Dede ve Toto Nene... Bazen orada kalırlardı. Gece geç saatlere kadar konuştukları için, Recep Dede söylenirmiş kendilerine: "Akşamdan yatmazlaaaar, sabahtan kahmazlaaaar!" diye. Hâlâ espri konusudur aramızda. Recep Dede ve Toto Nene 90'ı devirmiş, asil, masum ve mahzun insanlardı. Her işi evde Recep Dede görürdü. O yaşına bakmayıp ağaçların tepesine tırmanır, pekmez yapar, soba yakar, çorba kaynatır, çarşıda üç tekerlekli bisikletle meyve satardı. Filmlerdeki tonton dede tiplemeleri hikâye onun yanında. Yanağında pırıl pırıl gülücükler olunca beş yaşındaki bir çocuğun ışıltısı yansırdı gözlerinde. Arada bir ben de uğrardım evlerine. Çok sevinir dua ederlerdi... Bir akşamüstü işten gelmiştim. Babam balık almış. Anneme, Toto Nenelere gideceğimi söyledim. Balıkları temizleyip sofrayı hazır ettim. Biraz da yanıma alıp koyuldum yola. Recep Dedenin kızı Hatice Halaya mutfağa girmek istediğimi söyledim. Balıkları kızartıp sofralarını hazırladım. Akşam namazları kılındı ve yemeğe başladık. Toto Nene meğer oruçluymuş ve meğer o gün canı öyle balık çekiyormuş ki... Düşünebiliyor musunuz bendeki kısmeti ve sevinci? Mutfağı toplarken Dede yanıma geldi: "Bak yavrum, şu leğendeki pekmezin yarısını al götür. Ben yaptım, kimseye vermem ama sana kıyarım" dedi. Çok duygulandım. Teşekkür ettim. Tabii ki almadım. Yatsı vakti kalktım. Baktım Dede de peşimde. Beni eve bırakacakmış. -Dede seni kim bırakacak? -Olsun sen genç kızsın, sağ salim gönderelim ki mahcup olmayalım, diye güldü. Dede önde ben arkada... Sokağın başına gelince ikna ettim, yormak istemedim. Ben gözden kaybolana kadar gitmedi. Karanlıkta, o derin silüeti hiç gitmiyor gözümün önünden. Müthiş sevimli ve heybetliydi. Öyle güzel dualar ederdi ki. Şimdi evliyim. Başka bir ildeyim. Fakat memlekete her gidişte evlerinin yanından geçerken içim sızlar özlemle... Keşke daha önce fark edip daha çok ziyaret ve hizmet edip dualarını alsaydım diye hayıflanırım...