Rüzgârın aldığı o kazak

A -
A +

Teyzemlerin evinin iki sokak altındaydı o dere... Bugün kurumuş... O yıllarda tıpkı benim gibi yüzme bilmeyen kuzenlerimi ikna edip yüzmeye dereye götürmüştüm. Derenin üzerine beton bir elektrik direği uzatmışlardı. Köprü olarak. Bu köprüden beş metre kadar aşağısında, dere sürat alıyordu... Eşofmanlarımızı giyip durgun olan yerde suya girdik. Acemiliğimiz hemen ortaya çıkmıştı. Bir iki deneme sonrası baktım ki olmuyor. Ben pes ettim. Dik durduğumuzda dizimizi aşmayan su, yüzme öğrenmek için hiç uygun değildi. Akıntıya kapılmaktan korktuğumuz için suyun derin olduğu aşağı tarafa da gidemiyorduk. Kuzenlerim işi kotarmaya çabalarken ben köprünün üstüne çıkıp orta yerine oturdum. Etrafı izliyorum. Suyun kenarında allı güllü şalvarları ve entarileriyle kadınlar toplanmışlar. Derede sünger yatak, elyaf, çamaşır filan yıkıyorlar. Yanlarındaki çocuklar da kâğıttan yaptıkları kayıkları suya atıp taşlıyorlar. Gözlerimi kıyıdaki bir taşa sabitledim. Böylece, altımda su akıp gitmiyor da ben köprüyle mesafe alıyormuşum gibi görüyordum. Dalgınlığa dönüşen bu halden, yedi sekiz yaşlarındaki bir çocuğun bana seslenişiyle sıyrıldım. -Kazağımı tut, ağabey... Dere kenarındaki kadınlardan birinin çocuğu olmalıydı. Bizimkilerden cesaret alıp o da yüzmeye niyetlenmişti. Kazağını çıkarıp bana attı. Suya atlamak için hazırlanıyordu. Ne yapacaktım ben bu kazağı? -Al kazağını, deyip geri fırlattım. Ama kazak havada iken rüzgâra kapılıp suyun en deli yerine düşmesin mi? Çocuk birden bağırarak ağlamaya başladı. Aynı anda kadınlı erkekli bir grup ayağa kalkıp başladı bana doğru koşmaya. Korkudan kalbim duracaktı. Nefesim boğazımda düğümlendi adeta. O kalabalık arkamda ben önlerinde sokak aralarında o halde ve yalınayak kaçıyordum. Ya da kovalanıyordum... Azala azala gruptan sadece o çocuk beni ta teyzemin evine kadar kovalamıştı. Ağlıyor, anneme yakınıyordu: -Teyze ya, kazağımı suya attı ya. Teyzem baktı ki olmayacak. O an evde bulunan bir kazağı çıkartıp çocuğa verdi. Meğer o da kuzenimin en sevdiği kazakmış. O an için teyzem meseleyi çözmüştü. Ama kuzenim o günden beri her görüşmemizde bu kazak muhabbetini yapar. Ben de ilk ve son defa giriştiğim bu yüzme maceramı hep bu şekilde buruk bir tebessümle hatırlarım. Sonra düşünmeden de edemem. Kim bilir, ne hikmetler var... Belki de rüzgâr o kazağı elimden almasaydı yüzme bilmeyen bu çocuğu derenin coşkun akan suyu hayattan alacaktı. Beni kovalarken aslında boğulmaktan kurtulmuştu. Yakup Cihat Karahan-Balıkesir > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.