Sağlık harcamalarındaki astronomik artış sebebiyle sevk zinciri uygulamasına dönülüyormuş. Ben parayla ilgili tasarruf kısmına karışmam. Ama Sağlık Ocaklarının, sağlıkta işlerlik kazandırılması benim için sağlıkta atılan çok doğru bir adımdır. Halk arasında sağlık ocakları pek önemsenmez. Daha doğrusu halka böyle anlatılmıştır yıllarca. Sağlık ocakları halkın gözünde aşı yaptırılan, pansumana gidilen yerlerdir. Oysa oradaki hekim hastanın birinci öncelik derdini dinler. Şikayetine göre hastayı yetkili kurumlara doğru ve sağlıklı sevk eder. Sağlık ocakları bu açıdan sağlığın birinci adımıdır. Aile hekimliğinin uygulamaya sokulabileceği en mükemmel kurumlardır. 1986'lı 87'li yıllardı. Manisa Gördes'te hekimlik yapıyordum. Zamanın ANAP iktidarında Ulaştırma Bakanı olan Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli, beraberinde Hüsnü Doğan, Mehmet Keçeciler, Ali Talip Özdemir ve birkaç Manisa milletvekili ile ilçemizi ziyarete geldiklerinde kendilerine sağlık ocaklarında verilen hizmetin öneminden bahsetmiş ve aile hekimliği uygulamasının sağlık ocakları vasıtasıyla bir an önce başlatılması gerektiğini söylemiştim. Çok memnun olmuşlar ve Ankara'da düzenlenecek olan geniş katılımlı bir toplantıya davet etmişlerdi. Toplantıda Manisa eşrafından kimler yoktu ki... Demircili, Akhisarlı, Salihlili, Alaşehirli vb. ne kadar, esnaf, iş adamı, tüccar, sanayici varsa oradaydı. Söz döndü dolaştı sağlık konusuna geldi: -İlaç kutularının üzerine her yeni zamda sürsaj etiket yapıştırılıyor. Bazen üç hatta dört sürsaj yapışıyor. Sayın Bakanım, bir ilaca üç dört defa zam olur mu? Söz istedim: -Sayın Bakanım, müsaade ederseniz bu konuda bir hekim olarak açıklamada bulunmak istiyorum, dedim. -Buyurun. -Efendim, bu kurulda hazır bulunan esnaf, tüccar, iş adamı, çitfçi kim varsa hepsine birden söylüyorum. Eğer sizler sattığınız demirin, çimentonun, zeytinin vb. fiyatını zam yapmadan eski fiyattan satarsanız, eczacılar da ilaçlarını eski fiyattan satsın. Eczacılar yarı resmi kurum olduğu için, fiyat artışlarını etiketlerine yansıtmak zorunda. Ama affedersiniz bir demircinin bir çimentocunun demirini hangi dönemde kaça aldığını kimseye söyleme mecburiyeti var mı? Yok. Dolayısıyla, resmiyet sebebiyle göz önünde olan eczacılara yüklenmenin insaflı olmayacağı kanaatindeyim. O esnada denildi ki "Sağlık ocağı hekimleri de biraz az ilaç yazıversin!" Bakandan izin isteyip o konuda da açıklamada bulundum. -Sayın Bakanım, ben Halkapınar Sağlık Ocağında da hekimlik yapmış birisiyim. Bu konuda da bir yanlış kanaat var. Diyelim ki bir hasta sağlık ocağına değil de rahatsızlığı için doğrudan hastaneye gitse, örneğin ortopedi bir iki ilaç, göz doktoru bir iki ilaç, KBB bir iki ilaç, dahiliye bir iki ilaç derken bir de bakıyorsunuz hastanın evinde sekiz dokuz ilaç oluşuyor. Biz sağlık ocağında hastanın farklı uzmanlıklardan aldığı veya alacağı sekiz kalem ilacı beşe indirebilmenin çabasını güderiz. Mesela romatizma ilacını iki doktor yazmışsa birisini yazmamış oluruz. Onları uygun şekilde ayarlamaya çalışırız. Ama bu dışarıdan bakıldığında "Uzmanlar iki çeşit yazmış iken, sağlık ocağı hekimi beş çeşit yazmış" gibi değerlendiriliyor. Dolayısıyla herhangi bir uzman doktorun iki ilacıyla Sağlık Ocağı hekiminin dört ilacı arasındaki fark bundan kaynaklanmaktadır... Toplantı sonrası, Pakdemirli'nin Özel Kalem Müdürü olan şahıs beni odasına çağırmış ve açıklamalarımdan dolayı tebrik etmişti. Kendi eşi de eczacı idi. Dolayısıyla bugün hükümetin koordineli olarak sağlık ocaklarını ön plana çıkartan sisteme geçişlerini yürekten kutluyorum. Sağlıkta piramit yeniden yerine oturuyor. * Dr. İsmail Maraş-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00