Babıali sohbetleri ne zaman gündeme gelse Şahap Ayhan Ağabey de sohbetin has isimlerinden biridir...
O çok iyi başarılı bir yazar çok başarılı bir çizerdi. Tefrika romanlar, çizgi romanlar yayınlandığı yıllarda Şahap Ayhan Ağabey'in ismi logoya “Yazan ve Çizen” olarak girerdi.
Okuyucular onu eserlerinden bilirdi ama onunla özel sohbet etmek gazete çalışanlarına mahsustu... Bizim Sayfaya geldiği haftanın bir gününde getirdiği çalışmadan çok anlatacağı orijinal hatıralara odaklanırdık...
Yine bir gün geldiğinde arabasından söz etti... Arabası denince aklınıza son model araba gelmesin... Sözü onun hatırasına bırakalım mı ne dersiniz?
-Benim meşhur bir arabam var... Antika mı antika, matrak bir şey... Gümrükten alınmış eski mi eski, ama hiç yıpranmamış... Citroen marka, sağdan direksiyonlu, üstü açılan, çift silindirli... (tahminen 1973 model) En hoş tarafı da bir litreyle yirmi km yol gidiyor. Adı da "Mavi Kuş..." Arabam, gören herkesin, özellikle de çocukların çok hoşuna gidiyor...
Bir gün, bu Mavi Kuşla “Karaburun'a gidelim” dedik. Terkos tarafındaki Karaburun'a... İstanbul’a 75 km mesafede bir yer... Hani bir ara şiddetli yağmurlar yağmıştı ya, ondan hemen önceydi... Salimen geldik evin önüne. Park ettikten sonra inip bir baktım, biraz çapraz park etmişim...
"Şunu geri geri alayım da düzenli park edeyim!" dediğimde bir de baktım araba çalışmıyor... Ne lambası yanıyor ne kornası ötüyor... Hayret, galiba aküyle bağlantısı kesildi... Şöyle biraz uğraştım, yapamayacağım... Doğrusu canım sıkıldı... Şimdi bu ıssız yerde ne yapacağız? Baktım olacak gibi değil... Bir akücüye götürmek üzere, ufak ve taşınabilir aküyü söküp elime aldım. Bizim evin biraz yukarısındaki otobüs durağına yürüdüm. Otobüse binip, akücüye götüreceğim... Yağmur yağdığı için yolun kenarı henüz kurumamış, çamurlu... Şöyle az ileride, kumlu bir yer var...
“Ayağım ıslanmasın, çamur olmasın” düşüncesiyle kumlu yere adımımı atmamla birlikte, topuklarıma kadar balçığın içerisine gömülmem bir oldu... Eyvah, şimdi bu ayakla hiçbir yere gidilmez... “Ne yapsam ne etsem” derken, baktım sol tarafta ileride bir kaynakçı atölyesi var... "Şurada belki çeşme vardır. Ayakkabıları yıkarım" diye düşündüm... DEVAMI YARIN