Sarı renkli gazoz şişesi

A -
A +

Bir buçuk yaşındaydım. Hatırlıyorum. Gördüğüm bir sarı renkli gazoz şişesi... Gerisi karanlık... Gülmeyin sakın ola! Şaka değil, söylediklerim. Palavra da değil... Az sonra anlattığımda hak vereceksiniz gerçekten hatırladığıma... Hayal meyal da olsa hatırlıyorum. Bir gazoz şişesi... Bir de içinin sarı rengi... Hepsi bu kadar. Akrabaların düğün evindeyiz. Kırıkkale'de. Anneme seslenmişler: -Kız Meliha, az tuz at şu yemeğe! Annem beni yere bırakır. Arar tarar ama tuz kabını bir türlü bulamayınca sesini yükselterek sorar: -Kız anam bacım, bu tuz nerede? Bulamıyorum. Cevap hemen yetişir: -Üst dolapta. O sırada ben durur muyum hiç yerimde? Her şey bir anda cereyan eder. Bir anlık kaza. Heyecanla giderim gördüğüm gazoz şişesine doğru... Sonra "şırlop!" diye bir ses ve ardından bir çocuk çığlığı ki herkes dikkat kesilir. Kopan feryat bendendir. Öyle ki düğün yerinde, tüm kalabalığın sesini de davulu da zurnayı da bastırır bu çığlık. O çığlığa eş zamanda da anamın çığlığı inletir düğün yerini. -Eyvah gitti bebeğim... Eyvah... Sevinç günü bir anda kâbusa döner. İşte buna yürek dayanmaz! Tüm davetliler donakalır! Ne olmuşsa işte o yetişmek isteyip de yetişemeyeceğim kadar yüksekte duran sarı gazoz şişesinin yüzünden olmuştur... Kaderin bir cilvesi... Ne kadar yüksekteymiş ki ben yere hiç bakmamışım. Ve gazoz şişesine doğru ilerlerken ayağım koca bir kazana takılmış. Demlenmesi için ocaktan yeni indirilmiş koca bir düğün çorba kazanının içine dalmışım. Dizlerimle birlikte henüz fokurdayan çorba kazanına yeni kapaklanmışken anacığım yakınımdaymış! Çekip almış can havliyle. Hepten haşlanmaktan kurtarır. Ama o andan sonra başıma gelen, pişmiş tavuğun başına gelmez. Bir de skandala imza atılır aynı gün. Annemin anlattığına göre; mahallede fırıncılık yapan bir enişte vardır. Doğru mu yanlış mı o bile tartışılır ama küçük yanıklara tuz bastıklarından dolayı bir doktor edasıyla, hemen soluğu bakkalda alır. Amacı bana ilk yardım. Kazana düşüp yanmış çocuğa ilk müdahale... Bakkal ise akrabasıdır, der ki telaşla: -Efendi bana şöyle 3-4 kilo tuz veriver çabuk. -Hayrola ne bu acele? Turşu mu kuracaksan bu kadar tuzla... -Yok be ne turşusu? Yanığa basacağız... -Ne yanığı? -Hadi sen anlamazsın. Çabuk al paranı. Benim acelem var! Gelir bir çırpıda enişte. Yetiştiğini sanır imdadıma!!! Açar tuz paketlerini bir bir... Ve benim yanmış bacaklarıma güzelce bir yedirir... "Eyvah! Eyvah!" sesleri inler Kırıkkale'de bizim mahallede... "Eyvah! Çocuk ölecek!" Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.