“Bazen her kelimede gözler dolar bazen özlem, tutku, ihtiras, öfke sıralanır mektupta...”
Anılarda kalan mektuplarla ilgili duygularımı ve mektuplarda yazılan bazı duyguları paylaşmaya bugün de devam ediyorum...
Güzel el yazısı vardı annemin de babamın da... Her biri ayrı ayrı zamanlarda yazmışlar. Bir mektubu paylaştıkları da vardı. Annem yazmış:
“Aman oğlum sen fevrisindir... Öne atılma! Geceleri dağlarda dolaşıyorum, demişsin, gitme çocuğum... Allah’ından bulsunlar... Her şeyi ben yaparım deme, gönüllü filan olma, hemen ortaya çıkma lütfen. Koru kendini güzel oğlum, n'olur bizi kahretme çok korkuyorum... Mavi gözlüm çok özledim.” Ana yüreği...
Babam da yazmış:
“Oğlum seninle gurur duyuyorum bunu unutma. Görevin neyse cesaretle yerine getir ama kendini de kolla, fuzuli kahramanlıklar yapma! Ben askerken sana başımdan geçenleri anlatmıştım, tedbirli ol. Sen en iyisini bilirsin zaten, sıkmayayım artık seni. Gönderdiğin parayla buzdolabı televizyon ve çamaşır makinesi aldım. Kalan paranla bankada vadeli hesap açtım. Maaşını alınca hemen gönder çarçur etme, biriksin evladım, bak hayırlısıyla evleneceksin dönünce. Mutlaka dön... Olur mu aslan oğlum... Bizi yaşadığımıza kahrettirme!..”
İnsanın satırlara içini dökmesi, her kelimenin ucuna kalbinden bir yongayı iliştirmesi ne muhteşem bir zorunlulukmuş zamanında.
Mektup yazarken kalem tutan parmakların beyaz kâğıtlar üzerinde gezinmesi, sessiz bir odada kalemin sürtünürken çıkardığı cızırtılı ses...
Yazılanın geri alınmaz tavrından dolayı yanlış yazmama telaşı, en güzel hisleri, en güçlü cümlelerde arama sorumluluğu... Duvarlara bakarak hatırlamaya çalışmak, yazmadan önce aklına gelene gülümsemek...
Bazı şeyleri,
“Hadi boş ver şimdi bilmesin, üzülmesin, benden duymasın” diye içindeki boşluklara saklamak... Her kelimede gözlerin dolması, özlemin, tutkunun, ihtirasın hatta öfkenin bile bir kitabın akılda kalıcı paragrafı gibi donanarak aktarılması...
Anneannem Sivas'tan yazardı anneme. Doktor enişte orada yani Sivas’ta çalışıyordu. Teyzem annesini yani anneannemi bırakmazdı, onsuz yapamazdı. Bir evladın bir anneye düşkünlüğünü onun şahsında görebilirdiniz...
Anneannem de evlatlarına düşkündü. Sivas’tan anneme bir mektup yazmıştı... DEVAMI YARIN