Siyah önlükle okula gittiğimiz yıllardı. İlkokul 4'e gidiyordum. Dersimiz Türkçeydi. Öğretmenimiz kitaptan bir metin okurken içinde manasını bilmediğimiz bir kelime geçtiğinde okumaya ara vererek o kelimenin anlamını sorar bir örnek vermemizi isterdi. Şefkat ne demekti? Birkaç arkadaş "merhamet" dedi. Benimle birlikte iki üç arkadaş "sevginin daha sıcak olanı" dedik. Hiçbirimiz tam ifade edememiştik. Öğretmenimiz de günün Türkçe ödevini vermişti: -Şefkat kelimesinin manasını ve konu hakkında da bir sayfalık kompozisyon yazın. İlk defa bir duyguyu kaleme alacaktım. Zorun zoru gibiydi. O akşam da ödevlerimi yapmaya başladım. Genelde zor ödevimi en sona bırakırdım. Türkçe günün en zor ödeviydi. Tüm ödevler sırasını savmış sıra Türkçeye gelmişti. Anlamı yazmak sözlük yardımıyla kolaydı. Ya kompozisyon? Yazdım sildim, yazdım tekrar sildim. Olmuyordu. Birbirini çekecek cümleler bulamıyordum. Babamdan yardım istedim her darda kaldığımda yaptığım gibi. Babam defterimi aldı, baktı, baktı: -Kızım bu ödev matematikten de zor. Ben kompozisyon yazmaktan hiç anlamam, dedi. Yıkılmıştım. Karamsarlığımı yüzümden okuyan annem: -Bak yavrum! Sana olan şefkatimizi düşün. Bunları gözünde canlandırarak belki bir şeyler yazabilirsin, demişti. Annem; harikaydı. Beni bir girdaptan daha kurtarmıştı. Verdiği fikir ilaç gibi gelmişti. Hemen bir kenara çekilerek yazmaya başladım. Kelimeler âdeta kalemimin peşinden koşuyorlardı. İçine girdiğim ayrı bir dünyayı keşfediyor gibiydim. Kendimi öylesine kaptırmışım ki! Son noktayı koyduğumda iki sayfaya yakın bir yazı yazmıştım. Önce bir sayfaya indirmek istedim. Sonra öğretmenden azar işitecek bile olsam yazdıklarıma dokunmama kararı almıştım. Ertesi gündü. Sınıfta arka arkaya dizilmiş, beşerli sıralardan oluşan üç ayrı sıra grubuyduk. Ben ve Haydar sağdan 3. sıradaydık. Ön sırada oturan arkadaşlarım ödevlerini okumaya başladılar. Kimisi yarım sayfa, kimisi de bir buçuk sayfa yazmıştı. "Güzel olmuş" veya "aferin" diyerek, kırmızı mürekkepli dolma kalemiyle kompozisyonların üstüne yıldızları konduruyordu. Öğretmenim hiçbirine kızmamıştı. İhtimal bana da kızmazdı... Büyük bir heyecanla ödev okuma sırasının bana gelmesini, yani yıldızımı bekliyordum. Okuma sırası Haydar'da idi: -Oku bakalım Haydar, ne yazdın? Sınıfın en haylaz çocuğu dinlediği kompozisyonlarla ağır ağır sessizliğe bürünmüştü. Kısık sesle, şefkatin sözlük anlamını okudu ve sustu. Başını da öne eğdi. Devamı yarın... > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00