"Sen bizim çocuklarımıza karışamazsın!"

A -
A +
"Balkondan, çocuk parkına çeviriyorum yönümü... Olacakları izliyorum ister istemez... Adam gayet kendinden emin ve haklılık duygusuyla parka geldi... Doğruca kadınlara yöneldi. Çocuklar onun için muhatap değildi... Gecenin saat 01:00'i... Sahur vaktine henüz var ama, ah bir uyuyabilsem. Uyuyamıyorum... Uykumu yok? Hayır... Uykusuzluktan ölüyorum... Ama yorgunluktan, stresten, baş ağrısından uyuyamıyorum... Başım çatlıyor... Şimdi elimde olsa, doktoruma gider bir seans da olsa akupunktur yaptırırdım. Ne iyi gelirdi, diyorum kendi kendime... Ama nerede... Bütün apartman uykuda olmalı... Herkes benim gibi değil ya... Uykudalar... Sahura kalkacak millet... Bu arada karşımdaki çocuk parkında sanki gündüz vakti... Çocuklar bir heyecan bir oyun şevkiyle nasıl bağrışıyorlar... Gece yarısı trafik gürültüsü de olmayınca sesleri tüm atmosferi kaplıyor... Doğrusunu söyleyeyim... O seslerden bile rahatsız oluyorum... Ama sabrediyor, ses çıkartmıyorum. Çıkartamıyorum. Bu çocukların anası babası yok mu? Vardır elbette... Ben bu düşünceler içindeyken, karşı apartmandan bir ses yırtıyor gecenin karanlığını: -Yeter artık... Kesin şu gürültüyü... İşte benim gibi bir rahatsız olan kişi daha... Ama çocuklar mı duyacak bu ikazı? Onların umurunda değil... Adamcağız ikaz ettikten sonra içeri giriyor. Ama çok geçmeden yine balkonda: -Yahu sahura kalkacak millet hâlâ yetmedi mi bu gürültü! Kendisi söylüyor kendisi dinliyor. Çünkü kimse bu ikazı üzerine alınmıyor... Oyun parkına bakıyorum, onlarca çocuk... Anneleri yanlarında... Kendi aralarında konuşuyorlar... Çocukları da salıncakta sallanıyor... Kaydırakta kayıyor... Tahterevallide aşağı yukarı inip çıkıyorlar... Adamcağızın kan beynine çıkmış olmalı... Çünkü aradan yarım saat geçtikten sonra baktım üzerini giyinmiş, parka geliyor... "Yani şu sorumsuzluğa bak!" diyorum kendi kendime... Adamın sözlerini hiçe sayıyorlar... Ama bir yandan da adamı tebrik ediyorum içimden: "Aferin, sözünün takipçisi..." Artık balkondan, çocuk parkına çeviriyorum yönümü... Olacakları izliyorum ister istemez... Adam gayet kendinden emin ve haklılık duygusuyla parka geldi... Doğruca kadınlara yöneldi. Çocuklar onun için muhatap değildi. -Hanımlar, bakın sahura kalkacağız diyorum. Uyuyamıyoruz diyorum. Niçin çocuklarınızın bu kadar gürültü etmesine izin veriyorsunuz? Kadınlar özür dileyip, çocuklarını çağıracaklar ve parkı yavaş yavaş artık terk edecekler diye bekliyordum. Neredeee? Kadınlar daha bir hışımla adama yönelivermişlerdi: -Sen de kimsin be?!. -Ben bakın tam karşınızdaki dairede oturuyorum. Bir bakar mısınız saatinize, saat gecenin kaçı? Bu saatte oyun mu olur? Park mı olur? -Sana mı soracağız ne zaman oyun oynayacağımızı? -İyi ama kardeşim, ben rahatsız oluyorum diyorum... Neden beni rahatsız ediyorsunuz. Buna ne hakkınız var? Kadınlar aynı cüretkâr tavırlarıyla üzerine yürüyorlar: -Burası oyun parkı.... Biz dilediğimiz saatte dilediğimiz zamanda geliriz. Dilediğimiz kadar da oynarız. Sizi hiç ilgilendirmez... Sen bizim çocuklarımıza karışamazsın... -Ama beni rahatsız ediyorsunuz? -Rahatsız oluyorsan parkın karşısında oturma... Adamcağız baktı ki, bu kadınlarla başa çıkmanın imkanı yok... Rahatsız olduğunu söylemesine rağmen zerrece umursamıyorlar... Konuşmayı, ikaz etmeyi bıraktı geri döndü... Adamcağızın ardından ben de bakakaldım... Bu nasıl medeniyetti? Bu nasıl bencillikti? Bir insanın bir başka insana saygısızlığı bu kadar mı pervasızca aleniyete çevrilebilirdi, anlamış değilim... Ben sahura kadar uyuyamadım... O karşı apartmanın lambası da sahura kadar sönmedi... > Semih Aykan-Bayrampaşa/İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.