"Sen de mi bilmiyorsun kim olduğunu?"

A -
A +

Babam o günleri anlatırken gözleri dolup geliyor, yüreğindeki sarsılmaz inançla şöyle söylüyordu: -Sebebe yapış ama ne istersen Allah'tan iste! İşsizliği had safhasına dek yaşadığı bir günlenden biridir. "Allah'ım" der. "Delili bulunduğum çoluk çocuğumun rızkı için iş arıyorum. Yardım eyle Rabbim." Muradı Râbi Ulu Camii'nde öğle namazı sonrası ziyaret için birkaç yere uğramayı düşünüyor. Caddenin işlek bir yerinde bir tanıdığına rast geliyor. Selamlaşıp tokalaşarak ayak üstü hal hatır soruyorlar birbirine. Derken yanlarına bir zat yaklaşıyor. Diyor ki babam: "O zamana kadar, yüzünü hiç görmediğim biri. Tebessümle ve sanki kırk yıllık ahbabımız gibi yaklaşıp selam verdi. Elimi tuttu. Göz göze geldik. Gözü kalbimi okur gibi gözlerime kenetlenmişti. Halimizi hatırımızı sordu. -Nasılsın iyi misin? -Sağ olun, iyiyim... -Allah ne muradın varsa versin!. -Amin... Sonra aynını yanımdaki arkadaşıma da yaptı. Ona da dua ederek yanımızdan ayrıldı. Arkadaşımı bilmiyorum ama bende oluşan tuhaflığı hâlâ unutmuyorum. O zatın geldiği andan gittiği ana kadar bir başka âlem içindeymişim de sonra yeniden olduğum hale gelmişim gibi bir his yaşadım. Kafamın karışıklığına verdim. Dedim ki arkadaşıma: -Sen nereden tanıyorsun bu şahsı? Ben hiç görmedim de... -Yoo ben tanımıyorum ki... Ben de senin tanıdığın biri zannettim. İkimiz de tanımadığımıza göre, her ikimizi de tanıyormuş gibi gelip halimizi hatırımızı sorup dua ederek ayrılan bu şahıs kimdi? Şaşırdık şaşırmasına ama üzerinde duracak halimiz yoktu. Arkadaşımla bu meçhul şahsın muhabbetini yaptıktan sonra vedalaştık. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Beş on adım ya attım ya atmadım. Karşıma o milletvekili çıktı. Yanında bir iki kişi daha vardı. Onu uzaktan izlerken hatıralar canlandı gözümde. Yıllar önce bu milletvekili daha genç bir mühendis iken ben onların mahallesinde bir bakkalda tezgâhtar olarak çalışıyordum. Tezgâhtar dediysem, bakkalın iki ortağı da bakkalı bana bırakıp giderdi. Ben açıp ben kapatırdım. Şehrin en lüks mevkiindeki en lüks büfelerden biri olan Yeşilyurt Büfesini ortaklar işlerini lağvedene kadar ben işletmiştim. İşime olan titizliğim, müşteriye olan ilgim, dürüstlüğüm müşteriler tarafından söylenir, ben "vazifem" desem de onlar "O kadar mükemmel bir esnafsın ki bu teşekkürü yapmak zorundayız" derlerdi. İşte o teşekkürü yapanlardan biri de bu milletvekili idi. Ben bu duyguda iken milletvekili "zınk" diye durdu. Ani bir hareketle sanki bir mecburiyetmiş gibi yönünü bana döndü. Ta karşıdan beni inceler gibi baktı. Sonra hızlı adımlarla yanıma doğru geldi... Etrafındakiler de şaşırmış peşinden geliyorlardı. Ben de şaşırmadım desem yalan olur. Ama halen hiçbir şeyin farkında değildim. -Sen!.. Sen O'sun... Yeşilyurt Büfesi'ndeki Cavit Amca'sın... Buruk bir tebessümle mukabele ettim. O devam ediyordu: -Şansa buradayım biliyor musun. Elindeki bir cihaz bozulmuş da parçası en yakında orada var diye uğramak zorunda kalmışlar. O anda birden beni görüyor. Halimi hatırımı sorduktan sonra dedi ki: -Bir isteğin var mı Cavit Amca? -İşsizim. -İnan ki tam senlik bir iş var. Diyordum ki yönetim kuruluna öyle biri olmalı ki yıllar önce tanıdığım bir Cavit Amca var. Onun gibi temiz, çalışkan, dürüst biri olmalı. Ah nerde öyle biri, diyordum ki seni Allah çıkardı karşıma. O gün Rabbim kimi kimin karşısına çıkartmıştı orasını Allah bilir. O bize dua eden o meçhul zat kimdi onu da Allah bilir. Ama Rabbim isterse her iş bir lahzada asan oluveriyor. Babam yıllarca orada çalışıp oradan emekli oldu. Ama o her daim aynı şeyi söylerdi: -Bir gün bile kuldan bir şey istemedim. Hep O'ndan (Allah'tan) istedim. Hep O karşıma çıkardı... Şükürler olsun... Murat Kırbıyık-Konya > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.