"Sen mi sildin boğazımı?"

A -
A +

Eşim kalabalığı yararak gelip "Eğer ona bir şey yaparsan, o bıçakla seni orada doğrarım" diye haykırırken ben de gözlerinden ateş, ağzından tehdit saçılan eşime yalvarmaya başladım: -Ne olur sus! Daha çok çıldırtma! Hiçbir şey söyleme! Gerçekten de adam, eşimin tehditleriyle iyice vahşileşmiş, bıçağı boğazıma bastırmaya başlamıştı. -Eyvah! Bu defa hayatım bitti, daha kurtulamam. Bunlar son sözlerimdi. Dua ederek, gözlerimi kapadım. Sonra birden bıçağın boğazımdan çekildiğini fark ettim. Üzerimdeki baskı da kalkmıştı. Kendi rızamla kapattığım gözlerimi tekrar açarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Adam, beni bırakıp bıçağı, kendisini tehdit eden eşime doğru sallayıp küfürler yağdırmaya başladı. Bu arada polisler de beklediği fırsatı bulmuştu. Bir anda, bıçak sallayan o kolu yakaladılar. Ben bu arada sürünerek, vahşetten bir iki adım uzaklaştım. Ama şok geçiren bedenimi yönetemez haldeydim. Karnımdaki şiddetli sancı kıvrandırıyordu. Boğazımdaki bıçaktan canımı kurtarmıştım ama bedenimdeki ikinci can, hâlâ tehlikedeydi. Acaba o da kurtulacak mıydı? Yoksa bu facia, kurbansız sonlanmayacak mıydı? Kendi canımı kenara çekerek, cananım için tasalanmaya başlamıştım. Etrafımı çevreleyenlerin sesleri beynimde yankılanıyordu. Yüzüme kolonya süren eşimin teselli sözleri de beni şoktan çıkaramıyordu. Duyduğum sesler suya yazılan yazı gibi beynime işlemeden siliniyordu. "Yaşıyor muyum, yaşamıyor muyum?" Bunu anlamaya çalışıyordum. Bir anda yanı başımda beliren çocuklarım, minicik elleriyle gözyaşımı siliyorlardı. -Anneciğim kendine gel, bak biz yanındayız. Sakin ol, geçti artık, korkmana gerek yok. Çocuklarımın sesini hafızam algılamaya başladı. Bu sesler hayatın sesiydi. İrkilen vücudumu toparlayıp doğrulmaya çalıştım. Kalabalık bir anda kayboldu. Başucumda sadece çocuklarımla eşim vardı. Gözümü açmamla, eşim de rahatlamıştı: -Çok şükür kendine geldin, bizi çok korkuttun. Birden bıçağı hatırladım ve ilk olarak kan sızan boğazıma dokundum. Elime hiç kan bulaşmadı. Eşime sordum: -Sen mi sildin boğazımı? Kanıyordu. -Hayır hayatım, boğazında bir şey yok. Sakin ol, şu suyu iç de kendine gel. Az önce boğazıma keskin bıçak dayanmış, can vermek üzereydim. Şimdi ise odamdayım. Bu nasıl olur? Başörtüm de başımda değil, üstümde gece kıyafetlerim... Bütün bu olanlara hiçbir anlam veremiyordum. Yavaşça yerimden kalkıp aynanın karşısına geçerek boğazımı uzun uzun inceledim. Bıçak izi de yoktu!.. Sevgi Korkusuz-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.