"Seni ben gezdireceğim!"

A -
A +

Tüh! Niye daha önceden bunu düşünmemiştim? Tam inmek için hazırlanıyordum ki, arkaya dönüp baktığımda, uzak koltukta bir teyze gördüm. Yanında oturan da kocası olmalı idi. Son çare, amcanın yanına varıp müşkülümü anlattım. Amca boyun büktü. Biraz da mecbur kalarak "tamam" dedi. Teyzeyi o bayan yolcunun yanına göndererek ben de amcanın yanındaki koltuğa oturdum. O an bana kimlerin ne mana ile baktığını hissedebiliyordum. Bir dinlenme tesislerinde mola vermiştik. Çayımı yudumlarken yine kimselere bakamadım... Böylesine stresli bir yolculuk sonunda İstanbul'dayım. Ve ilk adresim Eyüp Sultan... Ne var ki içimdeki sesi susturmam mümkün değil. "Sen her şeyden vazgeçtin bu sevda için. Şu haline bir bak! Karşılığında ne aldın? Koca bir hiç! Ve yapayalnızsın." İçim acıyordu. Susturmaya çalışıyordum içimdeki o sesi. "Yeter artık yeter!" Allaha sığınarak, Eyüp Sultan'da bir abdest alıp içimdeki o duygu yoğunluğunu huzura yönlendirmeye çalıştım. O mukaddes beldede Rabbime iltica ettim. Dualarımı yaptım. Bir el dokundu o an omzuma: "Dur bakalım! Seni ben gezdireceğim!" Şaşırdım. Bu kimseyi tanımıyorum. Sanki sarhoş gibiyim. Etrafı puslu görüyorum. Onu da... Çaresiz peşinden gittim... Bana Sevgili Peygamberimizi anlatıyordu. Elimde değildi! Ağlamaya başlamıştım. Bana "gel" dedi. Ne yaptığımı bilmeden gittim ardından. Az yukarılardaki dergâhtaki kuyu suyundan su kabına su doldurdu ve bana uzattı: "Haydi iç! Sonra serbestsin!.." Suyu İçtim. Avludan dışarı çıktım. Çehresine bakışım hâlâ bulanık, hâlâ pusluydu. Sanki başka bir âlemdeydim. Artık duyduğum huzura, bir de coşku katılmıştı gönlümde... Kuş gibi varıyordum o gül bahçesine. Pek az kimse vardı dergâhta. Sanki saatler bana ayrılmıştı... Başımı yere eğdim. Selam verdikten sonra aralanan dudaklarımdan ilk sözler, gözlerimdeki yaşların eşliğinde dökülüyordu: "Şu halimle de olsa beni kabul buyurmaz mısınız efendim?" Ve hıçkırıklara boğulurken iç çekerek başımdan geçenlerin hepsini arz ettim... Makamı huzurlarında hiç kimseler yoktu. Sadece o ve ben... Ve ziyaret tamamlandı. Yokuş aşağıya tam salmıştım ki kendimi, bir insanla göz göze gelip selamlaştık... -Peki ama ismimi nereden biliyorsunuz? -Daha önce gelmemiş miydiniz? -Tanışmış mıydık? -Evet. -Ama ben hatırlayamadım... Hem soyadımı herkes yanlış söyler. Siz nereden biliyorsunuz? Gülümsemeye başlamıştı. Soruyu tekrarladım. Aldığım cevap; lisanı haldeki bir tebessümden başka bir şey değildi. Yeni bir soruya takatim kalmamıştı... Devamı yarın Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.