On beş gündür yağan kar o gün biraz durmuş, güneş fersiz yüzünü yeni göstermişti. Okullar tatildi ama memlekete gidemiyorduk. Görev yaptığım Boyalı köyü, Güreşen köyüne üç kilometre uzaklıktaydı. 15 gündür yağan kar adam boyu olmuştu. Köyden beş altı gençle yaya olarak üç metre karın üstünde yürüyerek Güreşen'e gitmek üzere yola çıktık. Her zamanki gibi sohbeti bol olan Mustafa dayının kahvesine gittik. Köyün gençleri bizlerle birer çay içtikten sonra izin isteyip ayrıldılar. Arkalarından şakayla karışık seslendim: -Dönüşte beni unutmayın. Kurtlar beni yerse devlet size öğretmen vermez, okul da kapanır ha. -Olur mu hocam? Seni nasıl unuturuz seni almadan gitmeyiz, dediler. Masadaki arkadaşlarımızdan Manisalı İbrahim öğretmenin durgunluğu gözümden kaçmamıştı. Diğer arkadaşlardan fırsat bulunca sordum: -Hayrola İbrahim bir derdin mi var, çok durgunsun? Yağmur yüklü bulutlar gibi her an boşalabilirdi. "Haydi, kalk benim köye gidelim. Yolda anlatırım" dedi. -Olur, dedim. Nasıl olsa okullar kapalı, dertleşiriz... Ama gençlere haber vereyim ki senin köyünde olduğumu bilsinler, dedim. İbrahim ile iki üç günlük yiyecek içecek alıp Çaylı köyünün yoluna koyulduk. Yollar kapalıydı. Arabalar tam bir aydır işlemiyordu. İbrahim'in sessizliği yol boyunca sürdü. Onun derdini ancak akşam yemeğinde öğrenebilecektim. Köye girerken akşam ezanları okunuyordu. İbrahim öğretmenin kaldığı yer okulun lojmanıydı. Üzerimizdeki karları silkeleyip içeri girdik. Sofrayı hazırlayıp yemeğe oturduk. Ben konuyu açtım yine: -Anlat bakalım, seni bu dağ başlarında bu kadar üzen şey ne? Yüzüme baktı ve yutkundu: -Anam, dedi. Bir anda boğazım düğümlendi. Ben onun bir gönül meselesi olabileceğini düşünerek rahatça sormuştum. Aslında pişman da oldum ama iş işten geçmiş, ok yaydan çıkmıştı. İbrahim derinden derine açılmaya başladı: -Yarıyıl tatilinde Demirci'ye gitmiştim. Tatili anamla geçireyim, hayır duasını alayım diye. Gittiğime o kadar sevindi ki anlatamam. Benim geldiğimi duyunca Saruhanlıdan kız kardeşim, yeğenlerim ve eniştem geldiler. Çok güzel bir on gün geçirdik. Sonrasını sen de biliyorsun. Keşke geri dönmeseydik ama iş işten geçti. Biz geldikten iki gün sonra kardan yollar kapandı. Haklıydı. İlçe de köye 40 km... Kışın yol yok iz yok. Kız kardeşi telgraf çekmiş. "Annemi hastaneye kaldırdık, gelmeye çalış!" diyormuş. İbrahim: "Nasıl yetişeceğim onu düşünüyorum" dedi. "Bu kadar karamsar olma hava da açılır annen de iyileşir" derken kapı çalındı. Gelen köyün gençlerinden Osman'dı. Elinde de bir telgraf: -Hocam bunu Güreşen PTT Acentesinden Nurettin Amca gönderdi, dedi. (Devamı yarın) Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00