"Senin başına ne geldi ki?"

A -
A +

Meçhul vatandaş ile birlikte, gittik hastane kantinine. Birer çay söyledik. Ben yine ne bildik şeyler anlatacak diye bekliyorum. Çayları karıştırırken başladı anlatmaya: -Beni buraya psikoloğum gönderdi. -Nasıl yani? -Git, ara sıra hastane acillerini seyret... Darülacezeyi gez, dolaş... Kendinin hayatta yalnız olmadığını görmen önemli, dedi. Belki yaşadıkların kadar olmasa da üzüntülerin insan için olduğunu görürsün, dedi. Ben biraz da alaycı baktım yüzüne: -Senin başına ne geldi ki? Derin bir iç çekip anlatmaya başladı: -On sekiz ayda geldi başıma ne geldiyse... Her şey olupbitti bu sürede. Tam on sekiz ay önce 22 yaşındaki oğlum trafik kazası geçirmişti. Kurtaramadık oğlumu, kaybettik. -Başınız sağ olsun... -Çok üzüldük elbette. Kim üzülmez ki hayatının baharında bir delikanlının hiç sebep yokken bir kaza ile hayata veda etmesine... Ama başıma gelecekler daha yeni başlamış nereden bilebilirdim ki? O böyle söyleyince ben kendimi toparladım. Ciddi ciddi merak etmeye başladım. Çünkü adam hakikaten hayal değil yaşadığını anlatıyordu. Kurumaya yüz tutmuş gözpınarları yeniden tomurcuklanmıştı. -Çok değil bir buçuk ay sonra 19 yaşındaki ikinci oğlumu aldı elimizden trafik kazası... Aman Allah'ım dünya başımıza yıkıldı. Ocağımız söndü. Bir boşluğa düştük ki kelimelerle anlatılamaz.. Ben bir an şaşırdım. "Evladım olmaz olmaz deme, olmaz olmaz" derdi dedem. Tamam da bir ay içinde iki evladını, peş peşe trafik kazasında kurban vermek nasıl bir imtihandı? Buna nasıl dayanır bir ana baba? O ise, çare kalmadığı için telaşı bitirmiş, yaşadıklarını benimle paylaşıyordu... Sigara üstüne sigara tellendirirken aslında farkında bile değildi ne yaptığının... Acı tebessüm ve ara sıra sildiği gözyaşlarıyla birlikte o anlatmaya devam ediyordu. -İki evladımı bir anda, yani aynı kazada kurban versem bu kadar darbe alır mıydım bilemiyorum? Ama daha birinin acısını hazmedememişken ikincisinin acısı bizde sabır diye bir şey koymadı. Tahammülümüz eridi bitti. Hayatımızın anlamı kalmadı... Hani derler ya: "Beterin beteri var..." Acaba beterin beteri olacak mıydı bizim için? Ağzım açık dinliyordum: -Anneleri iki evladın peş peşe elinden uçup gitmesine dayanamadı. Yemeden içmeden kesildi kadın. Gözümün önünde bir mum gibi eriyip yataklara düştü... Anne bu... Ne diyebilirsin ki? İki evladını kaybetmiş... Nasıl dayanabilir ki? Ben ise bir baba olarak kendime mi teselli vereceğim, teselli bekleyen hanıma mı? Ne yapabilirim Allah'ım?.. Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.