"Sabahki öfkesinin geçmesini beklemiş. Ben olayın üzerine gitmek istemedim, sustum..."
Daha üç günlük evliyken ve ortada hiçbir şey yokken eşimin suratıma patlattığı tokat gözümde şimşeklerin çakmasına sebep olmuştu ama asıl darbeyi kendisinden yardım umarcasına gözlerine baktığım kayınvalidemden almıştım.
O sabaha kadar hiç baş başa kalmadığımız kayınvalidem, o sabah oğlunun bana bağırması ile birlikte hakkımdaki düşüncesini söylemeye fırsat bulmuştu:
-Ne bakıyorsun suratıma öyle? Ben mi çağırdım seni? Sevmişsin peşine takılıp gelmişsin.
-Ama anne seven sevdiğine böyle vurur mu?
-Sen de oğlanın üzerine gitmeseydin. Söylediğin lafı köpeğe atsan yemez.
Bir kelime daha etmeme gerek kalmadı. Masadan kalktı, odasına çekildi. Anneme rağmen âdeta kaçarak geldiğim bu evde kimse istemese bile kocam benim için bir sığınaktı. O beni ben de onu çok seviyordum. Ama bu sabah suratımda patlayan tokat neydi?
Akşama kadar ağladım desem yalan söylemiş olmam. O akşam geç geldi kocam. Sabahki öfkesi kalmamıştı. Ben de olayın üzerine gitmedim. Ama sanki o sabahtan itibaren eski kocam yoktu karşımda.
Artık eşim bana iltifat eden cümleler kurmuyor, sanki varlığımla yokluğumun farkına varmayan bir umursamazlık sergiliyordu. Oysa biz en kısa zamanda başka bir eve çıkacaktık. Kendi evimiz olacaktı. Gerçekte ise kocam beş kuruşsuz gezmeye devam ediyordu.
Kendisine bir söz söylemeye çekinir hâle gelmiştim. Evde kavga çıkmasın, o üzülmesin, kaynanama rezil olmayayım diye sustum bir zaman. O evde sığıntı halinde olduğumu ise söylemeye gerek yoktu.
Bir pazar sabahı morali yerinde iken yanına sokuldum. Evlenmeden önceki hayallerimizden bir iki cümle söyledim. Bir anda parlayıverdi:
"Yeter artık!" dedi. "Gerçek hayat işte bu! Ben buyum işte! Ya razı olursun ya da..."
Sustu... Ama susmasa da fark etmezdi... Çünkü beden dili "ya da defolur gidersin" gibi kapıyı gösteriyordu.
"Senin gözlerine bakmalara doyamıyorum" diyen kocam, gözlerimden akan yaşlara aldırış etmiyordu. Dedim ki:
-Canım, ne olur, öfkelenme... Senin her hâline razıyım... Yeter ki öfkelenme...
-O zaman ne istiyorsun benden!? Yok yok yok! İş yok... Güç yok... Olsa çalışmaz mıyım? Ben istemiyor muyum kendi evim olmasını... Madem her hâlime razısın "babam gibi mi olacaksın?" sorusu neden? Bana böyle mi destek olacaksın?
Öfkesine rağmen, sarıldım boynuna. Çok duygulu bir andı... O da bana sarıldı... Sonra çocuklar gibi hıçkırıklarımızı koyuverdik... Ah sevgilim benim... Devamı yarın