Sevmesem arar mıydım?

A -
A +

Bu kızların yüzlerini bir kez olsun görmemiştim. O zamanlar bir kızın yüzünü görmek onunla konuşmak imkânsız bir şeydi. Annemin elime verdiği üç resimden birini seçmem gerekiyordu. Üç resme bir daha bir daha dikkatlice baktım ve bir resmi kendisine uzattım “bari bu olsun” dedim. Annem uzattığım resmi alırken,

 

“Aferin oğlum sana. Akıllı seçim yaptın. Bu kız Fıstıkçının kızı Hatice. İçlerinde en güzel akıllı ve zengin olanı. Benim de en çok kanım ona ısınmıştı. Aferin sana” dedi ve saçlarımı okşadı. Her şey bir oldubittiye geldi. Annem yangından mal kaçırır gibi kısa sürede nişan düğün derken beni evlendirdi... Keşke evlenmez olsaydım. Evlendikten üç beş ay sonra başıma gelmedik kalmadı. Annem Hatice ile aramıza kara kedi gibi girdi. Yediğimize içtiğimize nefes almamıza bile karışmaya başladı. Bana ve Fıstıkçının kızı Hatice’ye dünyayı zehir etmeye başladı...

 

Adamın gözleri dolup geldi. Devam edip etmemekte kararsızdı ama ben merak içindeydim:

 

“Annem dünyayı bize zehir etti demiştin. Ondan sonra ne oldu?”

 

“Ondan sonra ne mi oldu işte ben bu hâle düştüm. Elinde bir resimle kent kent kasaba kasaba köy köy eşini arayan bir Mecnun'a döndüm. On mu oldu on beş mi bilmiyorum yıllardır onu arıyorum. Zira annemin baskılarına dayanamayan eşim evi değil kasabayı terk etti. Nereye gittiğini ne yaptığını yaşayıp yaşamadığını bilen gören yok. Sevmiştim Hatice’yi... Oda beni seviyordu. Aramızda bir problem yoktu. Annem, annem her şeyi annem berbat etti. Beni bu hâle o düşürdü. Onu sevmeseydim böyle arar mıydım? Gitmedik polis karakolu uğramadığım hastane, çalmadık kapı bırakmadım ama eşimden hâlâ bir haber alabilmiş değilim...

 

Sokakta yürürken karşıma elinde bir resimle çıkan saçı sakalı uzamış ve ağarmış bu adama acıdım. Elindeki resme bir kez daha baktıktan sonra,

 

“Maalesef dostum maalesef sana yardımcı olamayacağım. Allah sana kolaylık ve sabır versin. Umarım tez zamanda bulursun. Umarım Fıstıkçının kızı yaşıyordur. Dua etmekten başka yapabileceğim bir şey yok...” dedim. Onu yolcu ederek yoluma devam ettim.

 

Beş on adım attıktan sonra ardıma dönüp bu zavallı adama bakma ihtiyacı hissettim. Adını dahi bilmediğim, sormayı akıl edemediğim adam bir başkasını çevirmiş yine ona da bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.

 

“Allah’ım bu garibin eşini bulmasına yardım et. Daha fazla acı hasret çekmesin" diye dua ede ede kalabalığa karışıp gittim...

 

     Şahin Ertürk-Kütahya

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.